Düşüncelerini duyuyor musun ? Sürekli zihnim susmuyor ve olumsuz şeyleri düşünürken buluyorum diyorsan gel nedenini beraber inceleyelim Gözümüzün görevi görmek ,burnumuzun görevi koku almak ise beynimizin görevi de düşünmektir önemli olan burda düşüncelerimizi farkına varabilmek ve ayırt edebilmektir çünkü her düşündüğümüz şey gerçek değildir bazı şeyler bizim algımız ve yorum yapma şeklimize göre değişir Peki neden olumsuz düşünüyorum sürekli onca olumlu şey varken ? beynimiz hayatta kalmaya programlanmış ve tehlikelerden korumak ister o yüzden olumsuz şeylere odaklanır burda önemli olan olumsuz düşünceleri fark edebilirsek onları gözlemleyip yönetebilirsek zihni özgürlüğüne kavuşturabiliriz
Bazen sizi yetersiz ya da kusurlu hissettirecekler; ama unutmamanız gereken şey, bunun çoğu zaman karşınızdaki kişinin manipülasyonundan kaynaklandığıdır. Hayatın her alanında — okulda, işte, sosyal çevrede — karşı cinsle etkileşim içinde olmak kaçınılmazdır. Ancak bir ilişkide, partnerinizin bilmediği ve karşı cinsle paylaşılan her duygusal içerik aslında bir tür aldatmadır. Basit gibi görünen şeyler bile ilişkilerde oldukça yıpratıcıdır; bu tür davranışların etkisi çoğu zaman tahmin ettiğinizden çok daha fazladır. İlişkiler aslında doğayı anlatır; tıpkı bir tohumun toprağa ekilmesi gibi… Sabırla sulanması, emekle büyütülmesi gereken bir süreçtir. Ne kadar özen gösterirseniz, o kadar derin kök salar ve güçlü bir şekilde yeşerir. Partneriniz, hayatı gerçekten paylaştığınız kişi olmalıdır; çünkü ilişkilerimiz, hayatımızı birlikte sürdürebileceğimiz kişiyi bulmakla anlam kazanır. Unutmayın, sizin bakmadığınız çiçek bir gün solmaya mahkumdur.
Yarış ve kıyas bitmeyen döngü Hepimizin parmak izi farklı. Hayatlarımız, seçimlerimiz, yaşadıklarımız, gördüklerimiz bambaşka. Yine de birbirimizi kıyaslarız. “O şuraya gelmiş, ben hâlâ buradayım” deriz. Oysa yürüdüğümüz yollar aynı değil ki hızımız, manzaramız, engellerimiz aynı olsun. Ve çoğu zaman, kendimize veya başkasına bir etiket yapıştırırız: “Başarılı”, “yetersiz”, “zor insan”, “mükemmel”... Belki bu, bilinmeze karşı içimizde bir güven duygusu yaratır. Çünkü etiketler, zihnimize kolaylık sağlar; insanı anlamak yerine kategorilere ayırmak daha az çaba ister. Ama gerçekte ne kıyas gerçeği gösterir, ne de bir etiket tüm hikâyeyi anlatır. Bir insanı bir kelimeye sığdırmak, koskoca bir romanı tek cümleyle özetlemek gibidir. O yüzden… Kendine de başkalarına da bakarken, unutmadan: Herkes sadece kendine ait bir öykü taşır. Ve o öykü, hiçbir kalıba sığmaz.
Bazen kadınlar saçlarının kırıklarını kestirir… Saçlar nefes alsın, birbirine karışmasın diye. Ama geçmişin kırıklarını öyle kolay kolay bırakamayız. Defalarca hatırlarız, büyüteçle inceler gibi bakarız: “Nasıl oldu? Neden oldu?” diye… Oysa önemli olan kırığın sebebi değil, onun bize bıraktığı izdir. Geçmişi didiklemek yerine, sonuçla yüzleşmek, kırığı dönüştürmek gerekir. Çünkü asıl güç, kırıkları atmakta değil; onlardan sonra nasıl ışıldadığımızdadır. ✨
Tartışma Anında Beyin Ne Yapar? Bir tartışma sırasında aslında sadece kelimeler değil, sinir sistemleri de çatışır. Amigdala,tehdit algılayınca devreye girer ve beden “savaş ya da kaç” moduna geçer. Bu anda prefrontal korteks,yani mantıklı düşünen beyin bölgesi baskılanır. Kişi bağırır, susar ya da konudan tamamen uzaklaşır. Çünkü artık çözüm değil, korunma ön plandadır. İlişkilerde tartışma kaçınılmazdır. Önemli olan, beynin bu alarm halini fark edip duygusal regülasyonu sağlayabilmektir.
İlişkilerde en büyük hatalardan biri, karşımızdaki insanı sadece vakit geçirerek tanıyabileceğimizi sanmaktır. Elbette birini tanımak zaman ister… Ama unutma, vakit geçirmekle vakit öldürmek aynı şey değildir. Bazı insanlar birlikte geçirdiği zamanı bir bağa dönüştürür, bazılarıysa sadece günü kurtarır. Birini tanımak; saatleri paylaşmak değil, o saatlerin içinde birbirini anlamaya, hissetmeye, keşfetmeye çalışmaktır.