Doktorsitesi.com

Modern Dünyada “Duygusal Tükenmişlik” ve Kimlik Bunalımı

Psk. Mustafa Cem Oğuz
Psk. Mustafa Cem Oğuz
30 Temmuz 202554 görüntülenme
Randevu Al
Günümüz dünyasında hız, performans ve başarı odaklı yaşam tarzı bireyleri hem fiziksel hem de duygusal düzeyde yormaktadır. Özellikle sosyal medya, dijital görünürlük ve “her an bir şeyleri başarmalıyım” baskısı, bireyin kendi içsel ihtiyaçlarını bastırmasına ve zamanla kimlik bunalımı yaşamasına neden olmaktadır. Duygusal tükenmişlik yalnızca çalışan kesimin değil, öğrencilerin, ev kadınlarının, hatta işsiz bireylerin bile maruz kaldığı bir psikolojik durum haline gelmiştir. Bu makalede, modern çağda duygusal tükenmişliğin kökenleri ve bunun kimlik kriziyle olan ilişkisi psikolojik bir perspektifle ele alınacaktır.
Modern Dünyada “Duygusal Tükenmişlik” ve Kimlik Bunalımı

Duygusal tükenmişlik, kişinin uzun süreli stres, baskı ve aşırı sorumluluk altında duygusal kaynaklarının tükendiğini hissetmesiyle oluşan bir durumdur. Bu durum yalnızca bedensel yorgunlukla sınırlı değildir; aynı zamanda kişinin motivasyonunun azalması, hayattan keyif alamaması ve başkalarına karşı ilgisizleşmesi gibi belirtilerle de kendini gösterir.

Modern yaşamın en belirgin tetikleyicileri arasında sürekli bağlantıda olma zorunluluğu, üretkenlik baskısı ve dijital platformlarda beğeni alma arzusu yer almaktadır. Tüm bunlar bireyin içsel benliğiyle olan bağını zayıflatarak kimlik dağılmalarına neden olur.

Kimlik bunalımı, bireyin “Ben kimim?”, “Ne istiyorum?” ve “Gerçekten kendi hayatımı mı yaşıyorum?” gibi sorularla karşılaştığı bir içsel sorgulama halidir. Sosyal medyada kendisini sürekli farklı bir kimlikle sunma zorunluluğu, bireyin içsel tutarlılığını zedeler. “Filtreli hayatlar” ile “gerçek benlik” arasındaki fark büyüdükçe, kişi kendisine yabancılaşmaya başlar.

Bu yabancılaşma, kişide aidiyet yoksunluğu, yönsüzlük ve anlam kaybı gibi psikolojik belirtilerle kendini gösterir. Kişi artık kendi hayatını değil, toplumsal beklentilere göre kurguladığı bir “versiyonunu” yaşamaktadır. Bu durum uzun vadede depresyon, anksiyete bozuklukları ve kronik tükenmişlik sendromu ile sonuçlanabilir.

Evet. Birey, kendi duygusal sınırlarını fark ederek, modern çağın getirdiği taleplere karşı “içsel filtre” geliştirebilir. Bu noktada psikoterapi süreci önemli bir destekleyicidir. Özellikle şema terapi, bilinçdışı kalıpları fark etmek ve dönüştürmek için etkili bir yöntem sunar. Duygulara alan tanımak, içsel çocuğa kulak vermek ve dijital detoks uygulamak, bireyin kendine yeniden bağ kurmasını kolaylaştırır.

Ayrıca mindfulness (bilinçli farkındalık) ve öz-şefkat uygulamaları, kişinin kendiyle kurduğu bağı onarmasına yardımcı olur. “Yapmalıyım” değil, “İstemek zorunda mıyım?” sorusunu sorabilmek; bireyin duygusal özgürlüğünü yeniden inşa etmesine olanak tanır.

Modern yaşamın sunduğu fırsatlar kadar zorlayıcı yanları da vardır. Duygusal tükenmişlik ve kimlik bunalımı, günümüz insanının en büyük içsel krizlerinden biridir. Ancak bu kriz aynı zamanda bir dönüşüm fırsatı da olabilir. Kendini yeniden tanımak, sınırlarını çizmek ve sadeleşmek; modern insanın psikolojik iyilik halini destekleyen en temel adımlardır.

Yazar Hakkında

Psk. Mustafa Cem Oğuz

Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz, 1983 yılında Ankara’da doğmuştur. Psikoloji alanındaki eğitimini tamamlayarak Türkiye’de pedagojik diplomaya sahip nadir uzmanlardan biri olmuştur. Genel psikoloji alanında yüksek lisans yapmış, eğitim sürecinde okul, huzurevi ve hastane gibi farklı kurumlarda stajlar gerçekleştirmiştir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.