Empati Yorgunluğu: Sürekli Anlayan Taraf Olmak

Empati yorgunluğu yaşayan bireyler genellikle karşı tarafın duygularına hızla uyum sağlar. Kırgınlığı tolere eder, öfkeyi sakinleştirir ve ortamı dengelemeye çalışır. Kendi duyguları ise çoğu zaman geri planda kalır. Bu durum, kişinin ilişki içinde “idare eden” rolüne sıkışmasına neden olabilir.
Sürekli anlayan taraf olmak, kişinin kendi sınırlarını fark etmesini zorlaştırır. Ne zaman yorulduğunu, neye ihtiyacı olduğunu ya da hangi noktada incindiğini dile getirmekte güçlük yaşar. Çünkü empati, bir süre sonra otomatik bir görev haline gelir. Bu görev, takdir edilmediğinde ya da karşılık bulmadığında, tükenmişlik duygusu ortaya çıkar.
Empati yorgunluğunun en belirgin etkilerinden biri, içsel uzaklaşmadır. Kişi hâlâ ilişkidedir, hâlâ dinler ve anlamaya çalışır; ancak duygusal olarak geri çekilmeye başlar. Bu geri çekilme, ani kopuşlar yerine sessiz bir soğuma şeklinde ilerler.
Psikolojik danışmanlık sürecinde empati yorgunluğu, çoğu zaman “Hep ben anlayan oluyorum” ya da “Beni kimse anlamıyor” cümleleriyle ifade edilir. Terapötik çalışma, empatinin sınırlarını yeniden çizmeyi amaçlar. Empati, kendinden vazgeçmek değil; karşılıklılık içinde var olabilmektir.
Sağlıklı ilişkilerde empati tek yönlü değildir. Taraflar zaman zaman zorlanabilir; ancak duygusal yük tek bir kişinin omuzlarında kaldığında, ilişki dengesini kaybeder. Empati, ancak iki tarafın da duyulabildiği bir alanda onarıcı olur.
Sürekli anlayan taraf olmak, kısa vadede ilişkiyi koruyor gibi görünse de uzun vadede bağın zayıflamasına yol açabilir. İlişkiler, tek taraflı fedakârlıkla değil; karşılıklı duygusal sorumlulukla güçlenir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

