Sürekli Kendini Savunmak: İlişkide Tehdit Algısı

Sürekli savunmada olmak, kişinin ilişki içinde güvende hissetmediğine işaret eder. Karşı tarafın sözü, tonu ya da bakışı bile tehlike sinyali gibi algılanabilir. Bu durumda kişi, duygusal olarak temas kurmak yerine kendini korumaya yönelir. Savunma, yakınlığı engelleyen görünmez bir duvar haline gelir.
Bu tehdit algısının kökeni çoğu zaman geçmiş ilişki deneyimlerine dayanır. Çocuklukta sıkça eleştirilen, yargılanan ya da duyguları küçümsenen bireyler için savunma, hayatta kalma stratejisi olarak gelişir. Yetişkinlikte bu strateji otomatikleştiğinde, ilişki içinde her geri bildirim bir saldırı gibi hissedilebilir.
Sürekli savunmada olan birey, karşı tarafın duygusunu duymakta zorlanır. Çünkü savunma hali, dinlemeyi değil; cevap vermeyi önceler. Bu durum ilişkide anlaşılmayı zorlaştırır ve çatışmaların çözülmesini engeller. Taraflar birbirini duymak yerine pozisyonlarını korumaya çalışır.
Psikolojik danışmanlık sürecinde savunma davranışı, kişinin zayıflığı değil; geçmişte işe yaramış bir koruma mekanizması olarak ele alınır. Amaç bu savunmayı ortadan kaldırmak değil; artık ne zaman gerekli olup ne zaman ilişkiyi zedelediğini fark etmektir. Bu farkındalık, kişinin ilişki içinde daha esnek bir duruş geliştirmesine olanak tanır.
İlişkilerde güven arttıkça, savunma ihtiyacı azalır. Kişi eleştirildiğinde yok olmayacağını, değersizleşmeyeceğini deneyimledikçe, savunma yerine temas etmeyi seçebilir. Bu seçim, ilişkinin duygusal derinliğini artırır.
Sürekli savunmak, kişiyi yalnızlaştırır; temas etmek ise bağ kurar. İlişkiler, savunma hatlarıyla değil; güvenli temas alanlarıyla güçlenir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

