Doktorsitesi.com

FOBİLERİMİZ

Klinik Psikolog Zehra Binici Tekin
Klinik Psikolog Zehra Binici Tekin
7 Mart 20131261 görüntülenme
Randevu Al
FOBİLERİMİZ

FOBİLERİMİZ

Kişilerin benliğinde barındırdığı hem kaygıları hem de korkuları vardır. Bunlar doğal ve evrensel bir duygulardır. Fakat korku ve kaygının derecesi kişinin günlük yaşamında aksamalara neden oluyorsa ortada doğal olmayan bir durum var demektir. Doğal olmayan bu duruma da fobi denmektedir.

Fobi kelimesinin korku anlamına geldiğini bilmekteyiz. Fobi kelimesinin karşılığı korku olsa da içeriğini daha detaylı bir şekilde ele almamız gerekiyor. Korku; algılanan bir tehlike, tehdit anında hissedilen bir gerilim, güçlü bir kaçma veya kavga etme dürtüsü, hızlı kalp atışları, kaslarda gerginlik vb. belirtilerle yaşanan yoğun bir duygusal uyarılma, heyecan halidir. Korku; ancak insan yaşamını kısıtladığı özgürce yaşamasını engellediği zaman fobik özellik kazanır.

Fobi kelimesi; phobos kökünden gelmektedir ve Latince de dehşet anlamına gelir. Yunan mitolojisinde ise phobos dehşet tanrısı anlamındadır.

Her canlı varlığını tehdit eden ya da tehdit riski taşıyan varlık, nesne ve durumlar karşısında içgüdüsel olarak kaçar. Bu anlamda korku canlılığın sürdürülebilmesi göz önüne alındığında gerekli ve faydalı bir önyargı mekanizmasıdır.Ancak korku dozunda olmalı fobiye dönüştürülmemelidir.

Fobi kelimesinin tam anlamına gelince:

® Bir nesnenin, durumun veya etkinliğin yarattığı ve kişinin kendisi tarafından da yersiz veya aşırı kabul edilen usdışı, yoğun, inatçı bir korku. Bu korku kişide korkulan söz konusu şeyden (fobik uyarıcıdan) kaçınmaya yönelik neredeyse karşı konulmaz bir arzu yaratır. Kaçınmanın mümkün olmaması halinde yoğun bir kaygı ve panik tepkisi alevlenir. Bir fobi önemli bir bunaltı kaynağı olduğu veya toplumsal işleyişi engellediği zaman ruhsal bir rahatsızlık olarak değerlendirilir. Bazı fobiler hemen hemen herkeste görülür ve evrensel olarak değerlendirilir (örümcek,yılan,yükseklik,kapalı alan vb. fobileri).

Özel fobiler ise normalde korku yaratmaz sadece kişiye özgüdür ve bazen sembolik olarak bazen de klasik şartlandırmanın bir sonucu olarak görülür.

 

*Fobiler de duyulan korku mantıksız ve aşırıdır.

*Fobi sahibi insanlara fobik denir.

*Fobiler halk arasında hastalıktan ziyade huy ya da kişiliğin getirisi olarak düşünüldüğünden tedaviye başvuranların sayısı azdır.

* Kadınlarda erkeklere oranla iki buçuk kat daha fazla görüldüğü saptanmıştır.

*Fobilerin en belirgin özelliklerinden biri kaynağının bilinçsiz oluşudur. Fobilerin kaynağı Freud'un yaklaşımına göre bilinçaltında çözümlenememiş çelişkilerdir. Bu çelişkiler çözümlenmedikçe yalnız fobinin ortadan kaldırılmasına çalışmak yetersiz ve anlamsız bir çabadır.

Psikologlar fobileri BASİT ve KARMAŞIK FOBİLER olmak üzere 2'ye ayırırlar:

BASİT FOBİ: Oldukça iyi belirlenmiş, tek bir nesne veya durumdan gelen korkuyu tanımlarken (yılandan, yüksekten korkma)

KARMAŞIK FOBİ: Çok boyutludur. (agorafobi: dışarıda, toplumun içinde, yabancı kimselerin arasında ortaya çıkan karmaşık uyarıcıları içerir.)

Karmaşık fobilerden biri de sosyal fobidir.

SOSYAL FOBİ İSE, kişiyi başkalarının gözlemine maruz bırakabilen toplum içinde konuşma, yemek yeme vb. etkinlikler konusunda hissedilen inatçı, usdışı bir korkuyla ve bu tür etkinliklerden kaçınmaya yönelik zoraki arzuyla tanımlanan bir kaygı bozukluğu. Genellikle küçük düşme olumsuz izlenim bırakma, aptalca davranma vb. korkulardan kaynaklanmaktadır. Sosyal fobi, insanların gerek iş hayatlarında gerekse özel hayatlarında yüksek performans göstermelerini gerektiren koşullarda önemli bir sorun haline gelmektedir

Sosyal fobinin temelinde “BAŞKASI BENİ GÖRÜNCE NE DER?” türünden, başkalarının yargılanmalarından kokma vardır. Sosyal fobi kadınlarda erkeklerden iki kat daha fazla görülür, başlangıcı ise genelde ergenlik yıllarıdır.

BASİT FOBİ-KARMAŞIK FOBİ AYRIMI NASIL OLUR?

· Basit fobi bireyin günlük yaşamını etkilemezken karmaşık fobi günlük yaşama olan uyumunu zorlaştırır.

· Basit fobi tedavisi kolaylıkla gerçekleştirilirken karmaşık fobi tedaviye direnç gösterir. Bazen de kaygı nöbetleriyle beraber görülebilir.

Fobinin uzun süre ortadan kalkmayışını psikologlar 2 nedene bağlar:

· Korkulan uyarıcıdan sürekli kaçma

· Korkulan uyarıcı ya da nesnenin her ortaya çıkmasıyla kişinin kendi kendine sürekli olumsuz mesajlar vermesiyle olumlu deneyimin gelişmesini önleme.

Sözlerime son verirken fobinin tedavi edilemez bir rahatsızlık olmadığını belirtmek isterim. Çoğu kişi tedavi sonucu bu davranışlardan kurtulur. Her kişinin özel durumuna göre gerekli tedavi uygulanmaktadır.

EN YAYGIN FOBİ ÇEŞİTLERİ:

· Akrofobi: yükseklik korkusu

· Agorafobi: açık alan korkusu

· Klostrofobi: kapalı yer korkusu

· Kinofobi: köpek korkusu

· Payrofobi: ateş korkusu

· Zoofobi:hayvan korkusu

· Antrofobi: insan korkusu

· Akuafobi: su korkusu

· Astrofobi: şimsek korkusu

· Mizofobi: pislik, bulaşıcılık korkusu

· Ofidofobi: yılan korkusu

 

                                                                                  Psikolog Zehra  BiNiCi

                                                                                   (pzehrabinici@gmail.com)

 

Etiketler

FobiFobilerimizKarmaşık fobiBasit fobi

Yazar Hakkında

Klinik Psikolog Zehra Binici Tekin

Klinik Psikolog Zehra Binici Tekin

Klinik Psikolog ve Aile Danışmanı Zehra Binici Tekin; psikoloji eğitimini tamamladıktan sonra klinik psikoloji yüksek lisansı yapmış, ayrıca Marmara Üniversitesi’nde aile danışmanlığı eğitimi almıştır. Doktora çalışmaları devam etmektedir. Akademik birikimini bireylerin ve ailelerin yaşamlarına dokunarak geliştirmeyi hedefleyen Binici Tekin, hem saha deneyimi hem de yayın çalışmalarıyla tanınmaktadır.
Lisans dönemini yoğun stajlarla geçiren Tekin; meslek hayatına 2012 yılında Küçükçekmece Kaymakamlığı bünyesinde öksüz ve yetim çocuklara yönelik yürütülen “Yalnız Değilsin Yeteriz Yetişiriz” projesiyle adım atmıştır.
2013–2015 yılları arasında İstanbul Arnavutköy Belediyesi’nde psikolog ve aile danışmanı olarak görev yapmıştır. 2015 yılında Ankara’ya yerleşmiş, çeşitli psikoloji merkezlerinde kurucu ve yönetici pozisyonlarında çalışmıştır. Bireysel danışmanlıkların yanı sıra aile ve çocuk odaklı programlara katkı sağlamaktadır.
Bilgi ve deneyimlerini daha geniş kitlelerle paylaşmayı önemseyen Binici Tekin, bugüne kadar birçok televizyon ve radyo programına konuk olmuş; sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumlarında seminerler vermiştir. Özellikle aile içi iletişim, öfke sorunları, çocuk ve ergen psikolojisi, özgüven sorunları, sınav kaygısı, panik atak, depresyon ve davranış bozuklukları üzerine uzmanlaşmıştır.
Yazarlık yönü de güçlü olan Zehra Binici Tekin, Prof. Dr. Sefa Saygılı ile kaleme aldığı “Çocuk Eğitiminde 365 Güne 365 Tavsiye” kitabının yanı sıra, “Çocuk Eğitiminde Her Güne Bir Tavsiye” adlı eserleriyle ebeveynlere pratik ve uygulanabilir öneriler sunmuştur. Bu kitaplarıyla ailelerin çocuklarıyla kurdukları ilişkide daha bilinçli ve sağlıklı adımlar atmasına katkıda bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra, hazırladığı “İz Bırakanlar Serisi” ile pandemi döneminde toplumsal fayda adına gönüllü olarak alanında uzman birçok isim ile toplamda 156 yayın gerçekleştirmiştir. Youtube ve Instagram üzerinden düzenli olarak bilgi paylaşımları yapmaya devam eden Binici Tekin, psikoloji alanındaki güncel gelişmeleri toplumla buluşturmaya özen göstermektedir.
Çalışmalarında empatik, çözüm odaklı ve iletişim temelli bir yaklaşımı benimseyen Zehra Binici Tekin, bireylerin ve ailelerin yaşam kalitesini artırmayı hedeflemekte; küçük değişimlerin büyük dönüşümleri beraberinde getirebileceğine inanmaktadır. Onun için psikoloji, yalnızca bir bilim değil; insan ruhuna dokunma sanatı ve yaşam biçimidir.
Her danışanını hayatının kırılgan anında karşılaştığı bir misafir olarak kabul eder; kalbine bırakılan her hayat hikâyesini emanet titizliğinde korur, özenle saklar; sözüne, sırrına ve yolculuğuna bu bilinçle yaklaşır. Bu yüzden mesleğini bir görev olarak değil, ruhların ve kalplerin yolculuğu olarak görür.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.