Stres

STRES

Stres

STRES

Gün içerisinde bir yerlere yetişmeye çalıştığımız, zorluklar karşısında krizle karşı karşıya kaldığımız ya da kaygı duyduğumuz durumlar olmuştur. Böyle durumlarda da stres beraberinde geliyor. Peki stres dediğimiz şey tam olarak nedir, bu stresleri neden yaşıyoruz, stres iyi bir şey mi yoksa kötü mü, stresle nasıl başa çıkabiliriz? Bu soruları cevaplayabilmek için öncelikle stresin ne olduğunu bilmemiz gerekiyor.

STRES NEDİR?

Kökeni Latince‘de "estrictia", eski Fransızca'da "estrece" sözcüklerinden gelen stres kavramı 17.yüzyılda felaket, bela, musibet, dert, keder, elem; 18. ve 19. yüzyıllara gelindiğinde ise güç, baskı, zor anlamlarında objelere, kişiye, organa ve ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmıştır. Stres ile ilgili çalışmalar yapan Hans Selye, stres ve stresör kavramlarından bahsetmiştir. Bireyde bir dizi tepki yaratan çevresel uyarılara stresör; bireyin bu tür uyarıcılara karşı gösterdiği tepkiyi ise stres olarak ifade etmiş ve stresi "bireyin çeşitli çevresel stresörlere karşı gösterdiği genel bir tepki" olarak tanımlamıştır. Bir diğer stres tanımını Susan Folkman ve Richard Lazarus yapmıştır. Stresi kişi-çevre etkileşiminde, kişinin uyumunu tehlikeye sokan ve mevcut kaynakları zorlayan ya da aşan çevre talepleri olarak tanımlamışlardır. Bu tanımlamalara baktığımızda stres hakkında birbirine yakın olumsuz düşünceler vardır. Fakat stres kişide olumsuz duygulara ve sıkıntı hissi verse de stresin kaynağıyla mücadele etme bakımından kişiye motivasyon sağlayabilir.

STRESİN BELİRTİLERİ

Stresin 4 farklı belirtileri vardır. Bunlar fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal olarak ayrılır.

Fiziksel Belirtileri

Baş ağrısı, düzensiz uyku, sırt ağrıları, çene kasılması veya diş gıcırdatma, kabızlık, ishal, kas ağrıları, hazımsızlık ve ülser, yüksek tansiyon veya kalp krizi, aşırı terleme, iştahta değişiklik, yorgunluk veya enerji kaybı, kazalarda artış.

Duygusal Belirtileri

Kaygı veya endişe, depresyon, çabuk ağlama, ruhsal durumun hızlı ve sürekli değişmesi, gerginlik, özgüven azalması, güvensizlik hissi, aşırı hassasiyet, kolay kırılabilirlik, öfke patlamaları, saldırganlık veya duygusal olarak tükendiğini hissetme.

Zihinsel Belirtileri

Konsantrasyon eksikliği, karar vermede güçlük, unutkanlık, zihin karışıklığı, hafızada zayıflık, aşırı derecede hayal kurma, tek bir fikir veya düşünceyle meşgul olma, mizah anlayışı kaybı, düşük verimlilik, iş kalitesinde düşüş, hatalarda artış, muhakemede zayıflama.

Sosyal Belirtileri

İnsanlara karşı güvensizlik, başkalarını suçlamak, randevulara gitmemek veya çok kısa zaman kala iptal etmek, İnsanlarda hata bulmaya çalışmak ve sözle rencide etmek, haddinden fazla savunmacı tutum, birçok kişiye küskün olmak, konuşmamak.

STRESİN NEDENLERİ

Stresin ne olduğu kadar neden olduğu da önemlidir. Stresle daha etkin bir şekilde başa çıkmak için strese neden olan faktörleri de bilmemiz gerekir. Stresin bazı sebepleri şunlardır:

Doğal afet veya insan hatasına bağlı gelişen yıkıcı olaylara maruz kalmak

Kronik hastalığın ve bozukluğun varlığı (diyabet, astım vs.)

Psikolojik bozuklukların olması (TSSB, depresyon, anksiyete bozukluğu)

Hayatı tehdit eden bir durumla veya hastalıkla karşılaşmak (kanser, AIDS, salgın hastalıklar vs.)

Fiziksel bir travmaya maruz kalmak

Tecavüz, yaralanma gibi bir suça maruz kalmak veya tanıklık etmek

Aile içinde ilişki sorunları yaşamak, mutsuz evlilik hayatı yaşamak

Demans gibi yönetimi zor kronik hastalığı olan yakınlarına bakıcılık yapmak

Evlenmek

Başka bir şehre taşınmak

Tehlikeli bir işte çalışmak

İşsiz olmak, ciddi fakirlik veya evsizlik problemiyle karşı karşıya kalmak, finansal sorunlar yaşamak

Ev-iş dengesinin bozulması, kişinin kendine vakit ayıramaması, sevilmeyen işin uzun süre yapılması

Toplum önünde konuşma veya sunum yapmak

Akademik hayatı başarısız olan kişilerde

Gün içerisinde iş yükü fazla olan kişilerde stres görülebilir.

GENEL UYUM SENDROMU

İnsan strese bağlı bir olayla karşılaştığı zaman tepki gösterir. Selye, kişinin strese üç aşamalı tepki verdiğini öne sürmüştür. Bu kurama göre, organizmanın strese tepkisi alarm, direnme veya adaptasyon ve tükenme olmak üzere üç evrede gelişmektedir.

Alarm Evresi: Merkezi sinir sisteminin ve vücut savunma sistemlerinin harekete geçtiği evredir. Stresör hipofiz bezini ve sempatik sinir sistemini tetikler.

Direnme veya Adaptasyon Evresi: Yüksek düzeyde kortizol, norepinefrin ve epinefrin salıverilmesinin olduğu evredir.

Tükenme Evresi: Adaptasyon başarılı olmaz ve stres süreklilik gösterirse telafi edici mekanizmalar yıkılır. Bu evrede artık bağışıklık sistem baskılanır, kalp, böbrek problemleri ve diğer bazı hastalıklar başlayabilir.

STRES ANINDA BEYİNDE NELER OLUYOR?

Beyin, sıkıntılı bir olay karşısında stresi algılar. Beynin alt ve orta kısımlarında bulunan amigdala ve limbik sisteme bu durum bildirilir. Amigdala ve limbik sistemin görevi duygusal, dürtüsel veya zihinsel modlarımızı kontrol etmekle görevlidir. Amigdala özellikle sıkıntılı, stres veya kaygı içeren mesajı alır ve hipotalamusa stresli bir durum olduğunu bildirir. Bu durum karşısında hipotalamus kortikotropin salgılatıcı hormonu salgılar. Bu hormon salgılandıktan sonra hipofiz bezine etki eder. Hipofiz bezi de adrenokortikotropin hormonu salgılamaya başlar. Bu hormon salgılanmasıyla birlikte kan dolaşımıyla böbreküstü beze doğru gider. Böylece en önemli stres hormonu olan kortizol hormonu salgılanmaya başlar.

KORTİZOL HORMONU NELER YAPIYOR?

Kortizol hormonu kan dolaşımına verildiği anda kan şekeri yükselmeye başlar. Bağışıklık sistemi geçici bir süre baskılanır. Böylece vücut dakikalar içinde stresten kurtulmak üzere bütün potansiyelini kullanabileceği üst aktivite moduna geçer.

SEMPATİK VE PARASEMPATİK SİSTEM

Stresi coşturan veya azaltan sinir sistemi vardır. Bunlar sempatik ve parasempatik sinir sistemlerdir. Sempatik sistem doku ve organlara gönderdiği sinyallerle genel olarak vücudun aktivitesini, enerji tüketimini artırıcı yönde hareket eder. Örneğin sempatik sinirler kalbin çalışma hızını ve atardamarlardaki kan basıncını artırır. Sempatik sistem aynı zamanda organizmanın korku, öfke, dehşet, heyecan ve şiddetli ağrı gibi stres yaratan durumlarda tepki oluşturmasını sağlar. Örneğin kas aktivitesi gerektiren stres durumlarında, hipotalamusun uyarılmasıyla sempatik sistem organizmada bazı değişikliklere yol açar. Bunlardan bazıları kandaki glikoz yoğunluğunun artışı, atardamarlarda kan basıncının yükselmesi ve kas gücünün artmasıdır. Bu değişiklikler organizmanın stresle baş etmesinde etkili olur.

Parasempatik sinir sistemi hareketlerimizi yavaşlatır. Parasempatik sistem doku ve organlara gönderdiği sinyallerle genel olarak vücutta enerjinin korunmasını sağlayacak yönde etki eder. Örneğin: kalp atışının yavaşlaması, sindirimin artması gibi. Özellikle stres yaratan durumların ya da sıkıntıların ortadan kalkması sonucunda vücut bu sistemin aktif hale gelmesiyle rahatlamaya ve normal moda geçmeye başlar. Kişi stresle başa çıkmıştır ve artık tehlike olarak algılanan bir durum kalmamıştır.

KRONİK STRES

Kronik stres, uzun bir süre boyunca devam eden, genellikle belirli bir döneme veya duruma bağlı olmayan sürekli stres tepkilerini ifade eder. Bu tür stres, genellikle kişinin günlük yaşamında devam eden zorluklar, iş yerindeki belirsizlikler, aile sorunları, ilişki sorunları, sosyal izolasyon, sağlık sorunları, finansal sıkıntılar veya sürekli olarak gerçekleşen olumsuz olaylar gibi faktörlerden kaynaklanabilir. Kronik stres, genellikle birkaç hafta veya aylık bir süreçte değil, aylarca veya yıllarca devam eden bir durumdur.

STRESLE BAŞA ÇIKMA YÖNTEMLERİ

Stresin varlığını fark etmek, belirtilerini ve nedenlerini tespit ettikten sonra stresle başa çıkma yöntemleri devreye girmelidir. Kişisel durumlara bağlı streslere göre ya da stresin etki ettiği faktörlere göre başa çıkma yöntemlerini uygulayabiliriz.

Öncelikle stresi ortadan kaldırabilmek, hafifletmek ya da kontrol altına alabilmek için günlük rutinlerimizi gözden geçirebiliriz. Bu rutinler direkt olarak stresle başa çıkamayabilir ancak strese karşı vücudu zinde tutar, kişiye stresle mücadele yolunda yardımcı olur. Mesela kişide uyku problemi varsa bunun için birtakım adımlar atabilir. Uyku saatlerini ayarlayabilir ve uykuyu rutinini düzene sokabilir. Düzenli beslenme de aynı şekilde strese karşı vücudu daha hazır hale getirebilir. Bireyde kötü alışkanlıklar ve bağımlılıklar (alkol, uyuşturucu) varsa bu durum stresi ve kaygıyı daha da tetikleyecektir. Ayrıca gün içerisinde egzersiz yapmak kişiyi rahatlatabilir ve stresi hafifletebilir. Bir diğer önerilen günlük rutin ise meditasyon ve nefes egzersizleridir. Yoğun düzeyde stres yaşandığında birkaç dakikalık nefes egzersizleri hem stresi kontrol altına almakta yardımcı olur. Meditasyon yapıldığında ise kişi yine stres karşısında daha dingin moda girer, zihindeki sis bulutları dağılır, daha berrak ve düzenli düşünce akışının olduğu bir zihin oluşmaya başlar.

Rutinlerin haricinde kişi strese karşı iç sesiyle birlikte hareket edebilir. Bu süreçte bireylerde stresten kaynaklı olumsuz duygu ve düşüncelere kapıldıklarını gözlemlenebilir, zaman zaman kendilerini değersiz hissedebilirler. Olumsuz düşüncelerle düşük bir moda girmek yerine hayatla ilgili pozitif şeyler düşünmek daha sağlıklıdır. Hayatta her şeyin kontrol edilemediğini kabullenmek önemli bir başlangıç olabilir. Bazı durumları değiştirmeyeceğimizi kabul edip, onlar hakkında endişelenmeyi bırakmamız gerektiğini unutmamalıyız. Ayrıca yaşanılan olumsuz durumların geçici olduğunu iç sesimize anlatabiliriz. Bir zaman sonra olumsuz geçen stresli süreç bitecek ve eninde sonunda huzura kavuşacağız. Stresli durumlarda yalnız olmak yerine insanlarla iletişim halinde olmak hatta güvendiğimiz insanlara içinde bulunduğumuz buhranı ve sıkıntıyı anlatmak iyi gelecektir. Belki de bu kişiler sorunlarımıza çözüm bulabilirler. Öyle olmasa bile o kişiye kendimizi net bir şekilde ifade edip yaşadığımız stresi anlattığımızdan dolayı biraz rahatlayabiliriz.

SONUÇ

İnsanlar günlük hayatta pek çok zorluk yaşayabilir. Bu zorluklar karşısında kendilerini stresli, sıkıntılı ya da bunalmış hissedebilirler. Bu sıkıntılar ve stresler gayet normaldir. İnsan sağlıklı düzeyde her duyguyu yaşamalıdır. Bazen mutlu olmak, bazen öfkeli, hüzünlü ya da kaygılı olmak gerekebilir. Mutluluğu değerli kılan şey mutsuzluk ya da olumsuz olarak görülen duygulardır. Bu duygular olmasa belki de mutluluk bu kadar değerli ve kıymetli olmayacaktı. Her duygunun içimizde olmasını olağan karşılamalıyız.  Yine stresli olmak da hayatımızın bir parçasıdır. Özellikle patolojik bir düzeyde olmadığı sürece stresli olmak o kadar da kötü değildir. Stres sayesinde bir zorluk karşısında motivasyon bulabilir ve harekete geçebiliriz. Öte yandan yaşanılan stres olağanüstü seviyede ise mutlaka bu konuda ruh sağlığı uzmanlarıyla iletişime geçilmelidir. Aksi takdirde bu durum ileride psikolojik bir rahatsızlığa dönüşebilir. Unutmayalım ki sağlık her şeyden önemlidir. Ruh sağlığı da ihmal edilemeyecek kadar çok önemlidir.

Sevgilerimle

 

Bu makale 31 Temmuz 2024 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz 29/08/1983  tarihinde Ankara'da doğdu. İlkokul – Orta ve   Lise eğitimlerini Ankarada tamamladı. Psikoloji bilimininden aldığı ilhamla  ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacı ile yola çıkan  Mustafa Cem Oğuz  Rusya Fedarasyonunda Psikoloji ve Pedagoji Çift anadal  bölümünden mezun olmuştur.Türkiyede Pedagoji diplomalı nadir pedagoglardandır. Sonrasında gene Rusya Fedarasyonunda Genel psikoloji alanında Yüksek Lisansını tamamlamıştır.  Ankara'da yaşamaktadır. Üniversitede okuduğu disiplin içerisinde Türkiye’den Farklı olarak her yıl staj görmüştür. ilk yılında anaokul ve eğitim kurumlarında  – ikinci yılında huzurevi üçüncü yılında hastahane dördüncü yılında Hastanede ruh ve sinir hastalıkları alanında tamamlamıştır. Mustafa Cem Oğuz bu süreçte Bilişsel Davranışçı Terapi ,Hipnoz ,Oyun Terapi ve  Evlilik ve Aile Dan ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
instagram
instagram
youtube
linkedin
instagram
whatsapp
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube