“MÜKEMMEL OLMALIYIM” TUZAĞI: PERFORMANS ANKSİYETESİNİN GİZLENMİŞ HALİ

Bu baskının kökleri çoğu zaman erken çocukluk deneyimlerine dayanır.
Büyürken şu mesajlar duyulmuş olabilir:
“Bir daha dikkat etmeliydin.”
“Hata yapmamalısın.”
“Başarılı olursan kabul görürsün.”
“Duygunu belli etme, güçlü ol.”
Bu mesajlar çocuğun zihninde “hata kötüdür” inancını kodlar. Yetişkinlikte bu kod, kişinin
içsel eleştirmenini sürekli aktif tutar. Beyin hata ihtimalini gerçek tehdit gibi algılar;
dolayısıyla kişi ya aşırı çabalar ya da hiç başlayamaz. Bu durumun adı performans
anksiyetesidir.
Nörobilim araştırmaları mükemmeliyetçi bireylerde amigdalanın (tehdit merkezi) daha
aktif, prefrontal korteksin ise daha baskılanmış olduğunu gösterir. Yani kişi ne kadar
çabalarsa çabalasın, kaygısı düşmez; çünkü tehdit algısı kapanmamıştır.
Mükemmeliyetçiliğin iki türü vardır:
1) Yüksek standart mükemmeliyetçiliği
Kişi yüksek beklentilere sahiptir ama esnektir. Bu sağlıklı bir alandır.
2) Patolojik mükemmeliyetçilik
Hata yapma korkusu, başarısızlık kaygısı, sürekli öz eleştiri ve duygusal çöküş eşlik eder.
Kişi kendini asla yeterli hissetmez.
Mükemmeliyetçiliği kırmanın yolu “daha az mükemmel olmaya çalışmak” değildir. Bunun
yerine:
• Hata yapabilirliğe izin vermek
“Hata yapma hakkım var. İnsanım.”
Bu cümle beynin alarm sistemini kapatır.
• İçsel eleştirmeni tanımak
“Bu sesi nereden öğrendim?” sorusu köklü bir dönüşüm başlatır.
• ‘Yeterince iyi’ kavramını yerleştirmek
Bu kavram duygusal esnekliği güçlendirir.
• Mükemmel değil, otantik olmaya yönelmek
İnsanlar mükemmel olanı değil, gerçek olanı iyi hisseder.
Mükemmeliyetçilik çoğu zaman kişinin kendini korumak için geliştirdiği bir zırhtır. Ancak
bu zırh zamanla bir hapishaneye dönüşebilir. Özgürlük, mükemmel olmakta değil; kendi
insanlığını kabul edebilmekte saklıdır.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

