Günümüzde “Ayrılma Kaygısı”nın Yetişkinlikteki Görünümleri


Ayrılma kaygısının temelinde, bireyin bağlanma figüründen kopma korkusu yer alır. Çocuklukta aşırı koruyucu, dengesiz ya da ihmal edici bakım stilleri, çocuğun “dünya güvenli değil” algısıyla büyümesine neden olabilir. Bu da ilerleyen yıllarda kaygılı-bağlanma stiline zemin hazırlar. Bu bireyler ilişkilerinde, sevildiklerinden emin olsalar bile terk edilme düşüncesiyle hareket eder, sürekli onay ve güvence ararlar.
Yetişkinlerde ayrılma kaygısı genellikle şu davranışlarla kendini gösterir:
- Yoğun kıskançlık ve kontrol ihtiyacı
- Yalnız kalamama
- İlişki bağımlılığı
- Terk edilme rüyaları ve ayrılık senaryoları üretme
- Aşırı fedakârlık
Bu belirtiler, kişinin ilişkideki benlik algısını zedeleyebilir ve uzun vadede depresyon, anksiyete gibi klinik tablolara yol açabilir.
Günümüzde sosyal medya ve dijital iletişim, bireyin sürekli görünürlük ihtiyacını artırmıştır. “Çevrimiçi ama cevap vermedi”, “Hikâyesine baktı ama mesaj atmadı” gibi mikro detaylar, ayrılma kaygısı yaşayan bireyler için büyük tehdit algısına dönüşebilir. Ayrıca hızlı tüketilen ilişkiler, “ghosting” gibi dijital terk edilme biçimleri de bu kaygının travmatik boyutlara ulaşmasına neden olabilir.
Pandemi süreci gibi büyük toplumsal krizler de bireylerin bağlanma ihtiyaçlarını tetikleyerek ayrılma kaygısını daha görünür kılmıştır. Bu durum özellikle yalnız yaşayan bireylerde yoğun kaygı ve panik ataklarla kendini göstermiştir.
Ayrılma kaygısıyla çalışırken, bireyin erken bağlanma deneyimlerine inmek oldukça önemlidir. Şema terapi, içsel çocuk çalışmaları ve duygu odaklı terapi, kişinin bilinçdışı ayrılma şemalarıyla yüzleşmesini sağlar. Terapist, danışanın kendilik algısını güçlendirerek dış kaynaklara olan aşırı bağımlılığı azaltmayı hedefler.
Ayrıca duygu düzenleme becerilerinin kazandırılması, bireyin yalnızlıkla sağlıklı baş etmesine destek olur. Bağımlı ilişki dinamiklerinin sorgulanması, bireyin “ayrılınca yıkılmam” inancını içselleştirmesine katkı sağlar. “Birliktelik bir ihtiyaç değil, tercihtir” bakış açısı da güvenli bağlanma yolculuğunun temel taşlarındandır.
Ayrılma kaygısı sadece çocuklara özgü değildir. Yetişkinlikte de ilişkilere yön veren, kişinin duygusal esnekliğini zorlayan ve benlik bütünlüğünü tehdit eden bir faktör haline gelebilir. Ancak bu kaygı, doğru psikolojik destekle dönüştürülebilir. Kendilik değerinin ilişkiden bağımsız olarak gelişmesi, bireyin hem kendiyle hem de başkalarıyla kurduğu bağı daha sağlıklı hale getirir.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz