Erteleme Davranışının Psikodinamik Kökleri


Freudyen bakış açısıyla, bireyde süperego ile id arasındaki çatışmalar, erteleme davranışının temelini oluşturabilir. Özellikle mükemmeliyetçi kişilik yapısına sahip bireylerde, “ya yeterince iyi olmazsa?” düşüncesi, eyleme geçmenin önündeki en büyük engel haline gelir. Bu tür bireyler, bilinçdışı düzeyde hatadan kaçınmak için eylemi erteler; çünkü eylem aynı zamanda değerlendirilme ve yargılanma riski taşır.
Ayrıca erteleme davranışı, içselleştirilmiş eleştirel ebeveyn sesine karşı bir pasif direniş biçimi de olabilir. Çocukluk döneminde aşırı kontrolcü ya da eleştirel ebeveynlerle büyüyen bireyler, yetişkinlikte görev ve sorumluluklara karşı içsel bir başkaldırı geliştirebilir. Bu durumda erteleme, farkında olunmadan sergilenen bir “itaat etmeme” biçimidir.
Bazı bireylerde ise erteleme, değersizlik ve yetersizlik şemalarının bir yansımasıdır. “Zaten yapamam”, “başaramam” gibi inançlar, eylemden kaçınmayı beraberinde getirir. Bu inançlar bireyin özgüvenini zedelerken, sürekli ertelenen görevler bireyin kendilik algısını daha da zayıflatır.
Terapi süreci, bu davranışın kökeninde yatan bilinçdışı dinamikleri açığa çıkarmayı ve bireyin bu dinamiklerle daha sağlıklı bir ilişki kurmasını hedefler. İçsel çatışmaların fark edilmesi, eleştirel iç sesle yüzleşilmesi ve daha işlevsel başa çıkma yollarının geliştirilmesi; erteleme döngüsünün kırılmasında önemli rol oynar.
Sonuç olarak, erteleme basit bir alışkanlık değil; bireyin iç dünyasındaki çatışmaların, korkuların ve bastırılmış duyguların bir dışavurumudur. Bu davranışın psikodinamik boyutunun anlaşılması, bireyin kendini yargılamadan keşfetmesine ve daha üretken bir yaşam tarzı geliştirmesine olanak tanır.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz