Duygusal Dayanıklılığın Nöropsikolojisi: Zorluklara Karşı Beynin Kendini Onarma Mekanizması

İlginç biçimde, dayanıklılığı yüksek bireylerde PFC–amigdala devresi daha etkili çalışır;
kişi tehdit algısını yeniden çerçeveleyebilir, problemi yönetilebilir parçalara bölebilir ve
anlık yoğun duyguları düzenleyebilir. Bu süreç bilişsel yeniden yapılandırma, dikkat
esnekliği, öz kontrol ve duygusal farkındalık bileşenlerini içerir. Nörobilimsel veriler
mindfulness, nefes egzersizleri ve bilişsel davranışçı tekniklerin bu devreyi güçlendirdiğini
göstermektedir.
Dayanıklılığın bir diğer boyutu sosyal bağlardır. Fonksiyonel MRI çalışmalarında sosyal
destek algısının, beynin ödül merkezlerinde (ventral striatum, nucleus accumbens)
aktivasyon yarattığı görülmüştür. Bu, zorlayıcı deneyimler yaşandığında sosyal ilişkilerin
dopaminerjik bir tampon görevi gördüğünü açıklar. Dolayısıyla dayanıklılık sadece
bireysel bir beceri değil; kolektif bir destek sistemiyle inşa edilen bir kapasitedir.
Klinik uygulamalarda, danışanlara dayanıklılık geliştirme programları düzenli olarak
önerilebilir: duygu düzenleme eğitimi, problem çözme becerileri, kabul ve kararlılık (ACT)
teknikleri, travma sonrası büyümeyi destekleyen anlatı çalışmaları ve hedef odaklı
davranış planlamaları etkili yöntemlerdir. Dayanıklılık, “doğuştan var olan bir güç” değil;
öğrenilebilir, tekrarla pekişen, nöroplastik bir kapasitedir. Bu bakış, danışanların kendi
güçlerini yeniden keşfetmesini sağlar.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

