Duygusal Aşırı Yük: Çocuklarda Sessiz Kaygının Yeni Yüzü

1. Sessiz Kaygı Nedir?
Bazı çocuklar kaygılarını sözle ifade edemez. Kaygı içe doğru çöker ve davranışlara yansır.
Bu çocuklarda genellikle:
- huzursuzluk,
- aşırı duygusal tepkiler,
- kolay ağlama,
- çabuk sıkılma,
- öfke nöbetleri,
- içe kapanma
gibi belirtiler görülebilir.
2. Aşırı Uyarılmış Sinir Sistemi
Çocukların sinir sistemi yetişkinlere göre daha hassastır. Sürekli uyaran altında kalan
çocukların beyni alarm moduna geçer. Bu alarm hali, fark edilmeyen bir stres birikimi
oluşturur ve çocukta duygusal aşırı yük yaratır.
3. Aile İçi Baskı ve Yüksek Beklentiler
Bazı aileler farkında olmadan başarı, uyum, sorumluluk ve toplumsal beklentiler konusunda
çocuğu sıkıştırabilir. Bu baskı çocuğun sessizce strese girmesine ve duygusal yükün
artmasına neden olur.
4. Dijital Dünya ve Kaygı Döngüsü
Kısa videolar, sürekli değişen içerikler, bildirimler ve hızlı akış çocuk beynini aşırı uyarır.
Kaygı seviyesi yükselir, dikkati sürdürmek zorlaşır ve çocuk içsel bir huzursuzluk hisseder.
5. Duygusal Aşırı Yükün Belirtileri
Çocuklarda duygusal aşırı yük kendini şu şekilde gösterebilir:
- her şeye çabuk alınma,
- yoğun tepki verme,
- performans kaygısı,
- geceleri huzursuzluk,
- mide ağrıları, baş ağrıları,
- derslere odaklanamama,
- sosyal geri çekilme.
6. Sessiz Kaygı Çocuğun Kişilik Gelişimini Etkiler
Duygusal yük taşımayı öğrenen çocuk, ileriki yaşlarda:
- mükemmeliyetçilik,
- aşırı uyumluluk,
- kaygılı bağlanma,
- özgüven düşüklüğü
gibi özellikler geliştirebilir.
7. Aileler Ne Yapabilir?
- Çocuğa duygularını ifade etmesi için alan açmak,
- dinlemek, anlamak ve normalleştirmek,
- yüklenmek yerine destek olmak,
- dijital uyaranları sınırlamak,
- düzenli oyun ve sosyal temas sağlamak
çocuğun duygusal yükünü hafifletir.
Sonuç
Duygusal aşırı yük, çocuklarda fark edilmeyen kaygı problemlerinin en sık sebeplerinden
biridir. Sessiz kaygıyı tanımak ve erken müdahale etmek, çocuğun hem ruhsal gelişimini
hem de duygusal dayanıklılığını güçlendirmek için kritik öneme sahiptir.

