“Bir veli ile karşılaşan hırsızın, bütün gördüğü onun cepleridir.”
Hepimizin doğuştan gelen yapısal özellikleri ve istidatları var. Ancak, kendimizle ilgili algımız, ikili ilişkilerimiz üzerinden şekillenmeye başlar. Bu ilişkiler aracılığıyla bir kimlik ve benlik algısı oluştururuz. Ardından, babamız ve diğer insanlarla kurduğumuz ilişkiler, daha kemikleşmiş bir yapı kazandırır. Ancak, insanın ilk ve en temel ilişki dinamiği, annesiyle kurduğu bağdır.
Terapilerde, annelerden sıkça söz ederiz; bazen sevgiyle, bazen kızgınlıkla anılırlar. Geçmiş yaşantılarımızdan kalan tüm bu miras, bizi biz yapan değerlere şimdi başka bir gözle bakabilmenin kapısını aralar. Ancak, geçmişi sorgulamak bazen insanı “keşke başka bir ailede doğsaydım” ya da “ailemle hiç görüşmesem olmaz mı?” gibi düşüncelere sürükleyebilir. Bu ise, “at kurtul” mekanizmasının bir yansımasıdır; tıpkı çağımızın fast-food iyileşme arzuları gibi...
Madem ki bu ilişkiler, bizim kendimize, başkalarına ve dünyaya dair algımızı şekillendirdi, o halde önemli olan onların zihnimizdeki temsillerini anlamaktır. Çünkü fiziki olarak uzaklaşmak veya geçmişimize öfkeyle yüklenmek, taşıdığımız anlamları bizden uzaklaştırmaz. Zaten uzaklaştırmamalı da...
Tam da şimdi, muhabbet ettiğimiz insanlar, bulunduğumuz ortamlar, seçtiğimiz meslekler, ilgilendiğimiz sanat ya da spor dalları, hatta yeme içme alışkanlıklarımız bile ailemizden bize kalanların bir toplamıdır. Eğer içsel bir yolculuktaysak, insanlarda sevdiğimiz veya hoşlanmadığımız özellikler, bir başkasından rahatsız olmak ya da hayranlık duymak, hastalıklar veya kayıplar karşısındaki duruşumuz – tümü, bakım verenlerimizle kurduğumuz ilişkilerin bir mirasıdır.
Bütün bunları bireysel yaşantımızda fark edemediğimizde, karşımıza çıkan insanları gerçek değerleriyle görme şansını da kaybederiz. Tıpkı bir hırsızın, bir veliyle karşılaştığında onun ceplerine odaklanması gibi... Bizim de başkalarında gördüğümüz şey, kendi iç dünyamızın bir yansımasıdır.
Eğer birinde nezaket görüyorsanız, naziksiniz.Muhabbet buluyorsanız, muhabbetlisiniz.Birini kıskanç buluyorsanız, belki de kendinizle ilgili göremediğiniz bir yanınız vardır. “Şimdi kendimle uğraşmayayım, zaten bende kıskanılacak şeyler var.” diyerek usulca uzaklaşan, belki de kendi gölgemizdir.
Neye odaklanıyorsak, kimleri ve neleri seviyor, neye değer veriyorsak, sohbetlerimiz hangi konular etrafında şekilleniyorsa, bilelim ki istidadımız o yöndedir. O halde geçmişi silmek değil, temize çekmek ihtiyacımız olan şeydir.Suçlu annemiz ya da babamız değildir; sonuç da onların bizden esirgedikleri değil.
Asıl atalet, hırsız olduğumuzun farkına varamamaktır. Ve eğer bunu anlarsak, işte o zaman velideki hikmet kendini göstermeye başlayacaktır.