Kendileri ile sükûnete kavuşasınız diye, sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ( meveddet) ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir (Rum suresi /21).
Sevgi için "meveddet" kelimesi kullanılmış. Muhabbet, kalbimizde hissettiğimiz sevgi iken meveddet; duyguların fiillerle gösterilmesi anlamına geliyor. İbn Arabi şöyle der: "Yaratman gibi, sevgin de hep yenidir benim için".... Hayatta, durağan olana yer verilmemiş. Hareketli, her " AN" değişen ve dönüşen bir sistemin için durmak, yaradılışa isyan etmek gibi... Sevginin de dereceleri var... Ve Allah, sevgimizi göstermemiz gerektiğini ayetlerle söyleyecek kadar latif bir yaradan...
Allah diyor ki: partnerlerinize sevginizi yalnızca sözle değil; aynı zamanda fiillerinizle gösterin. Kalpteki sevgi, eylemlerle zuhura gelmedikçe; durağan bir şeye dönüşür. Ruhsal olarak bizi Allah'ın sevmesi hali de, her an yeniden olur çünkü.... Yedi mahalleye zararı dokunan bir kötünün, ertesi sabaha uyanması değil mi ki Allah''ın rahmeti.... Bana, beni sevdiğini söyleyip, günlerce aramıyorsa, bu sevgi değildir. Ya da sevgi böyle birşey değildir. Belki sevginin derecesi düşüktür. Yeni yeni ud çalmaya çalıştığım şu günlerde şunu farkettim; tam sesler arasında dokuz tane "koma" dedikleri farklı sesler var. Hepsinden çıkan ses bambaşka. Sevginin de farklı komaları var. Kabadan, latife doğru gönüle daha kolay ulaşan, kalpleri coşturan türüne duyduğumuz özlemle birlikte sevgiyi daha alt seviyelerde yaşayabiliyoruz.
En alt seviyesi de kendi çıkarların için, gururun okşansın diye sevmek.... Çok katkılı, bozulmuş, iğreti kalmış, tadı tuzu yok bir sevgi bu.... Peki bu haliyle sevginin suçu ne... Sen doğru notaya basmaz, yârin gözlerine bakmazsan, sevme potansiyellerini hapsederden, Hâkim ne yapsın(?)...