Üniversite sınavı, gençlerin hem akademik hem de toplumsal geleceğini etkileyen önemli bir dönüm noktasıdır. Bu süreç, genç bireylerde yoğun kaygı, stres ve baskı yaratmakta; bu duygusal durumların akademik performans üzerinde belirleyici etkileri olabilmektedir (Özgüven, 2020). Kaygının bilişsel, fizyolojik ve davranışsal bileşenleri sınav sürecinde daha da belirginleşmekte ve öğrencilerin işlevselliğini düşürebilmektedir.
Bu süreçte ortaya çıkan akademik kaygının temel nedenlerinden biri, öğrencilerin olayları algılama ve yorumlama biçimleridir. Beck’in bilişsel kuramı (Beck, 1976), bireylerin yaşadığı psikolojik sıkıntıların temelinde çarpıtılmış düşünce kalıplarının yattığını öne sürmektedir. Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerde en sık karşılaşılan bilişsel çarpıtmalar arasında felaketleştirme (“Bu sınav kötü geçerse hayatım biter”), kişiselleştirme (“Ailem benim başarısızlığımı kaldıramaz”), genelleme (“Hiçbir zaman başarılı olamayacağım”) gibi düşünce biçimleri yer almaktadır (Aydın & Yıldız, 2019).
Yüksek kaygı düzeyine sahip öğrencilerin sınav öncesi dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşadıkları, sınav esnasında bilgilerini hatırlamakta zorlandıkları ve sınav sonrası yoğun öz-eleştiri eğilimine girdikleri görülmektedir (Erkan, 2021). Bu durum, performans kaygısının bilişsel süreçleri olumsuz etkilediğini göstermektedir. Ayrıca, akademik kaygı yalnızca bireysel psikoloji ile sınırlı kalmayıp, toplumsal beklenti ve rekabet ortamının da etkisiyle daha da güçlenmektedir (Köse, 2022).
Bu bağlamda, öğrencilerin bilişsel farkındalık kazanmaları ve düşünce kalıplarını sorgulamalarına yardımcı olacak psikoeğitimsel müdahalelerin önemi büyüktür. Bilişsel davranışçı terapi temelli grup çalışmaları, sınav kaygısını azaltmada etkili bulunan yaklaşımlardan biridir (Clark & Beck, 2012). Yapılan araştırmalar, öğrencilerin düşünce-davranış-duygu üçlüsünü anlamalarına yardımcı olan yapılandırılmış programların, akademik performansı artırmanın yanı sıra genel ruhsal iyilik hallerini de geliştirdiğini ortaya koymuştur (Yılmaz & Arslan, 2020).
Öte yandan, okul rehberlik birimlerinin bu sürece aktif dahil olması, öğrencilere sadece bilgi değil aynı zamanda duygusal destek de sunması önemlidir. Ebeveynlerin beklentilerinin yönetilmesi, aile içi iletişimin sağlıklı kurulması ve öğrencilerin öz-değer duygularının desteklenmesi, sınav kaygısının azaltılmasına katkı sağlayan diğer önemli faktörlerdendir.
Sonuç olarak, üniversite sınavı sürecinde öğrencilerin yaşadığı kaygı ve stresin önemli bir bölümü, gerçekçi olmayan düşünce kalıplarından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, eğitim sistemine psikoeğitimsel destek programlarının entegrasyonu, öğrencilerin zihinsel dayanıklılıklarını artırmada ve sınav sürecini daha sağlıklı yönetmelerinde kilit rol oynamaktadır.
Kaynakça:
Aydın, B., & Yıldız, M. A. (2019). Bilişsel çarpıtmalar ile sınav kaygısı arasındaki ilişkinin incelenmesi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 9(51), 103-117.
Beck, A. T. (1976). Cognitive therapy and the emotional disorders. New York: International Universities Press.
Clark, D. A., & Beck, A. T. (2012). The anxiety and worry workbook: The cognitive behavioral solution. Guilford Press.
Erkan, S. (2021). Üniversiteye hazırlanan öğrencilerde sınav kaygısı ve baş etme stratejileri. Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Çalışmaları Dergisi, 5(2), 65-82.
Köse, S. (2022). Akademik başarı baskısı ve toplumsal beklenti: Gençlerin psikolojik dayanıklılığı üzerine bir inceleme. Toplum ve Ruh Sağlığı Araştırmaları Dergisi, 4(1), 89-104.
Özgüven, İ. E. (2020). Sınav kaygısı ve öğrencilerin duygusal tepkileri. Eğitim Bilimleri Araştırma Dergisi, 14(3), 221-236.
Yılmaz, R., & Arslan, G. (2020). Sınav kaygısının azaltılmasında bilişsel davranışçı grup rehberliğinin etkisi. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, 10(59), 45-61.