Terk edilme korkusu, kişinin sevdikleri tarafından yalnız bırakılacağına, değersiz bulunacağına veya vazgeçileceğine yönelik yoğun bir endişe hâlidir. Bu duygu, çoğu zaman yetişkinlikte ilişkileri zorlayan bir dinamiğe dönüşür—bağlanma kaygısını artırır, ilişkilerde aşırı talepkârlık, kıskançlık, onay bağımlılığı veya tam tersi kaçınmacı uzak durma biçimleriyle kendini gösterebilir.
Peki bu korku nereden doğar?
⸻
1. Çocuklukta Kurulan Bağlanma Stilleri
Bağlanma teorisine göre (Bowlby, 1969; Ainsworth, 1978) çocuk, bakım vereninin tutumu doğrultusunda içsel bir “ilişki modeli” geliştirir.
• Eğer bakım veren duyarlı, tutarlı ve güvenli bir şekilde yanıt veriyorsa çocuk kendini değerli ve güvende hisseder.
• Ancak bakım veren tutarsız, duygusal olarak erişilemez, aşırı eleştirel veya kendi duygularıyla meşgul ise çocukta “Beni bırakabilirler” inancı gelişir.
Bu erken yaşantılar yetişkinlikte tekrarlanan ilişkisel kaygıların temelini oluşturur.
⸻
2. Duygusal İhmal ve Belirsizlik
Araştırmalar, duygusal ihmal yaşamış bireylerde terk edilme korkusunun belirgin şekilde daha yüksek olduğunu gösteriyor (Moss et al., 2020).
İhmal; bağırmak, şiddet uygulamak kadar görünür değildir fakat “ben görülmeye değer değilim” duygusunu derinleştirir.
⸻
3. Travmatik Kaybetme Deneyimleri
Erken yaşta ebeveyn kaybı, boşanma, aileden birinin ani yokluğu veya sürekli değişen bakım verenler, kişinin zihninde “yakın olduğum herkes gidebilir” şeması oluşturabilir (Shear, 2012).
⸻
4. İlişkilerde Öğrenilmiş Kalıplar
Daha önce terk edilme yaşayan kişiler, beyninde tehdit algısı artmış bir “beklenti sistemi” geliştirir.
Bu kişiler ilişkide en ufak mesafe hissini bile “tekrar aynı acı yaşanacak” diye yorumlayabilir.
Bu duruma “şema yeniden canlandırma (schema activation)” denir (Young et al., 2006).
⸻
5. Düşük Özdeğer ve Onay Bağımlılığı
Özsaygısı düşük bireylerde “terk edilme” düşüncesi daha sık görülür çünkü kendi değeri dışarıdan gelecek onaya bağlıdır. Araştırmalar, düşük özdeğer düzeyinin romantik ilişkilerde ayrılık kaygısını artırdığını göstermektedir (Murray & Holmes, 2000).
⸻
Belirtileri
• Aşırı kıskançlık
• En ufak mesafede paniğe kapılma
• Partneri sık sık test etme
• Bir ilişkinin bitmesini “hayatta kalamayacağım bir deneyim” gibi algılama
• Terk edilmemek için fazla fedakârlık yapma
• Ya da tam tersi: Yakınlık korkusu nedeniyle kimseyi içeri almama
⸻
Terk Edilme Korkusuyla Baş Etmek İçin Bilimsel Temelli Öneriler
1. Duygularını Adlandır ve Kaynağını Fark Et
Beyin, “tanıdığı duygular” karşısında daha az alarm üretir.
Kendine sorabilirsin:
• Bu duygum bugünkü kişiye mi, yoksa geçmişteki bir figüre mi ait?
2. İçsel Çocuğun Kaygısını Düzenlemeyi Öğren
Somatik farkındalık, nefes egzersizleri ve kendine şefkat uygulamaları limbik sistemi yatıştırır.
Bilinçli farkındalık temelli yaklaşımlar (MBCT) bu konuda oldukça etkilidir.
3. Güvenli Bağlanma Becerileri Geliştir
Güvenli bağlanma sonradan da öğrenilebilir.
• İhtiyaçlarını açık ifade etmek
• Duyguları paylaşmak
• Kaygılandığında kaçmak yerine iletişim kurmak
bu becerilerin temelidir.
4. “Terk Edileceğim” inancını Yeniden Yapılandır
Bilişsel davranışçı terapi (BDT) teknikleri, felaket senaryolarını ve otomatik düşünceleri yeniden değerlendirmede etkilidir.
5. Sınır Koymayı Öğren
Terk edilme korkusu olan kişiler genellikle “hayır” demekte zorlanır.
Sağlıklı sınırlar güvenli ilişki kurulmasının olmazsa olmazıdır.
6. Profesyonel Destek Al
Şema terapi, EMDR ve bağlanma odaklı terapiler terk edilme şemasının dönüşümünde en etkili yöntemler arasındadır.
⸻
Sonuç
Terk edilme korkusu “fazla hassasiyet” değil; geçmiş yaşantıların izleriyle şekillenen, tamamen anlaşılabilir bir psikolojik süreçtir. Fakat bu süreç, farkındalık ve doğru destekle dönüştürülebilir.
Kişi, kendi içsel güven kaynağını geliştirdikçe ilişkilerinde daha dengeli, daha bağlı ve daha özgür bir duruş sergileyebilir.
Bireysel danışmanlık için benimle iletişime geçebilirsiniz. Ücretsiz ön görüşme planlaması yapabiliriz.
Terk edilme korkusu, kişinin sevdikleri tarafından yalnız bırakılacağına, değersiz bulunacağına veya vazgeçileceğine yönelik yoğun bir endişe hâlidir. Bu duygu, çoğu zaman yetişkinlikte ilişkileri zorlayan bir dinamiğe dönüşür—bağlanma kaygısını artırır, ilişkilerde aşırı talepkârlık, kıskançlık, onay bağımlılığı veya tam tersi kaçınmacı uzak durma biçimleriyle kendini gösterebilir.
Peki bu korku nereden doğar?
1. Çocuklukta Kurulan Bağlanma Stilleri
Bağlanma teorisine göre (Bowlby, 1969; Ainsworth, 1978) çocuk, bakım vereninin tutumu doğrultusunda içsel bir “ilişki modeli” geliştirir.
- Eğer bakım veren duyarlı, tutarlı ve güvenli bir şekilde yanıt veriyorsa çocuk kendini değerli ve güvende hisseder.
- Ancak bakım veren tutarsız, duygusal olarak erişilemez, aşırı eleştirel veya kendi duygularıyla meşgul ise çocukta “Beni bırakabilirler” inancı gelişir.
Bu erken yaşantılar yetişkinlikte tekrarlanan ilişkisel kaygıların temelini oluşturur.
2. Duygusal İhmal ve Belirsizlik
Araştırmalar, duygusal ihmal yaşamış bireylerde terk edilme korkusunun belirgin şekilde daha yüksek olduğunu gösteriyor (Moss et al., 2020).
İhmal; bağırmak, şiddet uygulamak kadar görünür değildir fakat “ben görülmeye değer değilim” duygusunu derinleştirir.
3. Travmatik Kaybetme Deneyimleri
Erken yaşta ebeveyn kaybı, boşanma, aileden birinin ani yokluğu veya sürekli değişen bakım verenler, kişinin zihninde “yakın olduğum herkes gidebilir” şeması oluşturabilir (Shear, 2012).
4. İlişkilerde Öğrenilmiş Kalıplar
Daha önce terk edilme yaşayan kişiler, beyninde tehdit algısı artmış bir “beklenti sistemi” geliştirir.
Bu kişiler ilişkide en ufak mesafe hissini bile “tekrar aynı acı yaşanacak” diye yorumlayabilir.
Bu duruma “şema yeniden canlandırma (schema activation)” denir (Young et al., 2006).
5. Düşük Özdeğer ve Onay Bağımlılığı
Özsaygısı düşük bireylerde “terk edilme” düşüncesi daha sık görülür çünkü kendi değeri dışarıdan gelecek onaya bağlıdır. Araştırmalar, düşük özdeğer düzeyinin romantik ilişkilerde ayrılık kaygısını artırdığını göstermektedir (Murray & Holmes, 2000).
Belirtileri
- Aşırı kıskançlık
- En ufak mesafede paniğe kapılma
- Partneri sık sık test etme
- Bir ilişkinin bitmesini “hayatta kalamayacağım bir deneyim” gibi algılama
- Terk edilmemek için fazla fedakârlık yapma
- Ya da tam tersi: Yakınlık korkusu nedeniyle kimseyi içeri almama
Terk Edilme Korkusuyla Baş Etmek İçin Bilimsel Temelli Öneriler
1. Duygularını Adlandır ve Kaynağını Fark Et
Beyin, “tanıdığı duygular” karşısında daha az alarm üretir.
Kendine sorabilirsin:
- Bu duygum bugünkü kişiye mi, yoksa geçmişteki bir figüre mi ait?
2. İçsel Çocuğun Kaygısını Düzenlemeyi Öğren
Somatik farkındalık, nefes egzersizleri ve kendine şefkat uygulamaları limbik sistemi yatıştırır.
Bilinçli farkındalık temelli yaklaşımlar (MBCT) bu konuda oldukça etkilidir.
3. Güvenli Bağlanma Becerileri Geliştir
Güvenli bağlanma sonradan da öğrenilebilir.
- İhtiyaçlarını açık ifade etmek
- Duyguları paylaşmak
- Kaygılandığında kaçmak yerine iletişim kurmak
bu becerilerin temelidir.
4. “Terk Edileceğim” inancını Yeniden Yapılandır
Bilişsel davranışçı terapi (BDT) teknikleri, felaket senaryolarını ve otomatik düşünceleri yeniden değerlendirmede etkilidir.
5. Sınır Koymayı Öğren
Terk edilme korkusu olan kişiler genellikle “hayır” demekte zorlanır.
Sağlıklı sınırlar güvenli ilişki kurulmasının olmazsa olmazıdır.
6. Profesyonel Destek Al
Şema terapi, EMDR ve bağlanma odaklı terapiler terk edilme şemasının dönüşümünde en etkili yöntemler arasındadır.
Sonuç
Terk edilme korkusu “fazla hassasiyet” değil; geçmiş yaşantıların izleriyle şekillenen, tamamen anlaşılabilir bir psikolojik süreçtir. Fakat bu süreç, farkındalık ve doğru destekle dönüştürülebilir.
Kişi, kendi içsel güven kaynağını geliştirdikçe ilişkilerinde daha dengeli, daha bağlı ve daha özgür bir duruş sergileyebilir.