Sessizlik ve Susarak Cezalandırma: Konuşulmayanın Yarattığı Duygusal Mesafe

Bu davranışın temelinde çoğu zaman öfke, kırgınlık ya da hayal kırıklığı bulunur. Ancak bu duygular açıkça dile getirilmediğinde, sessizlik bir iletişim aracı haline gelir. Kişi konuşmayarak hem kendini koruduğunu düşünür hem de karşı tarafın ne yaşadığını fark etmesini bekler. Oysa bu beklenti çoğu zaman karşılanmaz; bunun yerine belirsizlik ve kaygı artar.
Susarak cezalandırmaya maruz kalan kişi, neyi yanlış yaptığını anlamakta zorlanır. Bu durum, suçluluk duygusu, değersizlik hissi ve yoğun bir yalnızlık algısı yaratabilir. İlişki içinde “yok sayılma” deneyimi, bireyin bağlanma güvenini zedeler ve zamanla duygusal kopukluğa yol açar.
Bu sessizlik döngüsü, genellikle çiftler arasında karşılıklı hale gelir. Taraflardan biri sustukça diğeri ya daha fazla talep eder ya da o da geri çekilir. Böylece iletişim, çözüm üretmekten uzaklaşır ve güç mücadelesine dönüşür. Konuşulmayan her duygu, ilişkinin içinde birikir ve ilerleyen süreçte daha yoğun çatışmaların zeminini hazırlar.
Psikolojik danışmanlık sürecinde susarak cezalandırma, yalnızca bir davranış olarak değil; bir baş etme biçimi olarak ele alınır. Amaç, bu sessizliğin hangi duygusal ihtiyacı karşıladığını anlamaktır. Kimi zaman bu ihtiyaç görülme arzusu, kimi zaman incinmekten korunma ya da kontrol hissidir. Bu ihtiyaç fark edildiğinde, sessizliğin yerini daha işlevsel ifade yolları alabilir.
Sağlıklı ilişkilerde sınır koymak ile susarak cezalandırmak birbirinden farklıdır. Kişinin duygularını düzenlemek için zamana ihtiyacı olması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak bu süre açıkça ifade edilmediğinde ve karşı taraf belirsizlik içinde bırakıldığında, sessizlik yıkıcı bir etki yaratır. İletişim, durmakla değil; yeniden temas edebilmekle onarıcı hale gelir.
Sessizlik, ilişkinin içinde geçici bir mola olabilir; ancak sürekli hale geldiğinde duygusal bir duvara dönüşür. Bu duvarın fark edilmesi ve yumuşatılması, ilişkinin yeniden güvenli bir temas alanına dönüşmesi için önemli bir adımdır.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

