Öfke mi, Hayal Kırıklığı mı? Yanlış Duyguyla İletişim Kurmak

Hayal kırıklığı, kişinin bir beklentisinin karşılanmamasıyla ortaya çıkar. Görülmemek, önemsenmemek ya da beklenen ilgiyi alamamak, bu duygunun temel kaynaklarıdır. Ancak hayal kırıklığı, kırılgan bir duygu olduğu için çoğu zaman doğrudan ifade edilemez. Bunun yerine daha güçlü ve koruyucu bir duygu olan öfke öne çıkar.
Öfke, kişiye geçici bir güç hissi verir. Ancak bu güç, karşı tarafla teması artırmaz; aksine savunmayı tetikler. Karşı taraf öfkeyle karşılaştığında, alttaki hayal kırıklığını görmek yerine kendini korumaya yönelir. Böylece ilişki, asıl konuşulması gereken duygudan uzaklaşır.
Yanlış duyguyla iletişim kurulduğunda, taraflar birbirini yanlış yerden duyar. Kişi “Neden beni böyle hissettirdiğini anlamıyorsun?” demek isterken, karşı tarafa “Sen hep böylesin” mesajı verir. Bu da suçlama–savunma döngüsünü besler. İletişim, çözüm üretmek yerine çatışmayı derinleştirir.
Psikolojik danışmanlık sürecinde bu durum, duyguların ayrıştırılması üzerinden ele alınır. Öfkenin altında hangi duygu olduğu fark edildiğinde, iletişimin yönü değişir. “Kızgınım” yerine “Hayal kırıklığına uğradım” diyebilmek, ilişki içinde çok daha onarıcı bir etki yaratır. Çünkü bu ifade, saldırı değil; temas içerir.
Hayal kırıklığını dile getirmek, kişinin kendini açmasını gerektirir. Bu da risklidir. Ancak bu risk alınmadığında, ilişki öfke üzerinden ilerler ve taraflar giderek birbirinden uzaklaşır. Doğru duygu doğru şekilde ifade edildiğinde, anlaşılma ihtimali artar.
İlişkilerde sağlıklı iletişim, duyguların bastırılmasıyla değil; doğru adlandırılmasıyla mümkündür. Öfke çoğu zaman bir sinyaldir. Bu sinyalin neyi haber verdiğini fark edebilmek, ilişkinin yönünü belirler.
Yanlış duyguyla kurulan iletişim, ilişkiyi yorar. Doğru duyguyla kurulan iletişim ise bağ kurar. İlişkiler, sesin yüksekliğiyle değil; duygunun doğruluğuyla derinleşir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

