Doktorsitesi.com

Kendilik Algısının Dijital Aynada Çarpıtılması: Sosyal Medyada Filtre Gerçeği

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
24 Temmuz 202531 görüntülenme
Randevu Al
Sosyal medya, bireyin dünyayla kurduğu ilişkiyi kökten değiştirdiği gibi, kendilik algısını da dönüştüren güçlü bir mecra haline gelmiştir. Özellikle son yıllarda filtreler, yüz düzenleme uygulamaları ve yapay zekâ destekli görsel manipülasyonlar, bireyin fiziksel görünümüne ilişkin algısını etkileyen başlıca araçlardan biri olmuştur. Ancak bu teknolojiler yalnızca estetik bir değişiklik yaratmakla kalmaz, aynı zamanda benlik değerini, beden algısını ve özsaygıyı da kökten etkileyebilir.
Kendilik Algısının Dijital Aynada Çarpıtılması: Sosyal Medyada Filtre Gerçeği

Filtrelerle “Yeni Ben” Yaratımı: Gerçeklikten Uzaklaşma

Filtreler, yüz hatlarını inceltmek, cildi pürüzsüzleştirmek, gözleri büyütmek gibi müdahalelerle “ideal benlik” imajını kolayca sunar. Bu durum bir yandan estetik tatmin sağlarken, diğer yandan da bireyin kendi doğal görünümünü yetersiz, eksik veya “ham haliyle” sevilmeye layık değilmiş gibi hissetmesine yol açar. Zamanla birey, aynadaki görüntüsüyle değil, filtreli selfie’siyle özdeşleşmeye başlar. Bu da “görsel yabancılaşma” olarak adlandırabileceğimiz bir süreci başlatır.

Kendilik Algısında Bozulma ve Klinik Gözlemler

Filtre kullanımı arttıkça özellikle ergenler ve genç yetişkinlerde benlik algısında kayma, beden dismorfisi ve sosyal kaygı belirtilerinde artış gözlenmektedir. Danışan ifadelerinde sıklıkla şu cümlelerle karşılaşılmaktadır:
- “Gerçek hayatta kendimi çirkin hissediyorum.”
- “Fotoğraflarda çok güzelim ama aynaya bakınca moralim bozuluyor.”
- “Filtreli halime o kadar alıştım ki, makyajsız dışarı çıkamıyorum.”
Bu ifadeler, bireyin içsel bütünlüğünde bir çatlama olduğuna işaret eder.

Terapötik Müdahaleler ve Psikoeğitim

1. Benlik değeri çalışmaları: Bireyin fiziksel görünümden bağımsız olarak değerli olduğunu içselleştirmesi için öz-şefkat ve özsaygı temelli müdahaleler kullanılmalıdır.
2. Filtre detoksu: Terapi sürecinde filtre kullanımına bilinçli ara verilmesi önerilebilir. Danışanla birlikte “filtreli ve filtresiz ben” üzerine yansıtmalı egzersizler yapılabilir.
3. Duygusal kaynak haritalama: Bireyin sosyal medyayı neden yoğun kullandığı, hangi duygusal ihtiyaçlarını buradan karşıladığı keşfedilmelidir (onay ihtiyacı, beğenilme arzusu, yalnızlık gibi).
4. Gerçeklik eğitimi: Fotoğrafla gerçeğin aynı şey olmadığı, estetik uygulamaların yaygınlığı ve sosyal medyanın illüzyon yaratma gücü üzerine psycho-edukatif çalışmalar destekleyici olacaktır.

Sonuç

Dijital filtreler, teknolojik bir yenilik olmaktan çıkıp psikolojik bir risk faktörü haline gelmiştir. Bireyin kendilik algısını derinden etkileyen bu araçlarla baş edebilmek, sadece teknik bir farkındalık değil; aynı zamanda psikolojik bir direnç gerektirir. Terapi ortamı, bireyin hem içsel benliğini yeniden inşa etmesine hem de dışsal dünyayla daha sahici bir bağ kurmasına yardımcı olabilir. Çünkü asıl mesele, nasıl göründüğümüz değil, kendimize nasıl baktığımızdır.

Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz 29/08/1983  tarihinde Ankara'da doğdu. İlkokul – Orta ve   Lise eğitimlerini Ankarada tamamladı. Psikoloji bilimininden aldığı ilhamla  ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacı ile yola çıkan  Mustafa Cem Oğuz  Rusya Fedarasyonunda Psikoloji ve Pedagoji Çift anadal  bölümünden mezun olmuştur.Türkiyede Pedagoji diplomalı nadir pedagoglardandır. Sonrasında gene Rusya Fedarasyonunda Genel psikoloji alanında Yüksek Lisansını tamamlamıştır.  Ankara'da yaşamaktadır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.