İlişkilerde Sessiz Anlaşmalar: Söylenmeyen Kurallar Psikolojimizi Nasıl Şekillendirir?

Sessiz anlaşmalar, çoğu zaman ilişkinin ilk dönemlerinde fark edilmeden oluşur. Kimin neyi tolere edeceği, hangi duyguların kabul edilebilir olduğu, hangi konuların konuşulmaması gerektiği zamanla belirlenir. Taraflar bu kuralları bilinçli olarak koymaz; ancak tekrar eden etkileşimlerle öğrenir.
Örneğin bir ilişkide biri duygularını ifade ettiğinde geri çekilen bir partner varsa, zamanla diğer taraf duygularını bastırmayı öğrenir. Böylece “üzülmemeliyim”, “çok istememeliyim” gibi sessiz kurallar oluşur. Bu kurallar korunur, çünkü ilişkiyi sürdürmenin bedeli olarak görülür.
Bağlanma kuramı, sessiz anlaşmaların oluşumunu anlamada önemli bir çerçeve sunar. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, terk edilme korkusuyla ihtiyaçlarını geri plana atabilir. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler ise yakınlıktan kaçınmak için duygusal mesafe koyan sessiz kurallar oluşturabilir.
Bu anlaşmaların tehlikeli yanı, zamanla kişinin kendisini görünmez hissetmesine yol açmasıdır. İlişki devam eder ama kişi kendi ihtiyaçlarını tanımaz hâle gelir. “Beni böyle kabul ediyorlar” düşüncesi, kişinin değişme ya da talep etme hakkını kısıtlar.
Sessiz anlaşmalar sadece romantik ilişkilerde değil; aile, arkadaşlık ve iş ilişkilerinde de yaygındır. Aile içinde “büyükler üzülmez”, “bazı konular konuşulmaz” gibi kurallar kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu durum duygusal ifade alanını daraltır ve bireyin kendini sınırlamasına neden olur.
Psikodinamik açıdan sessiz anlaşmalar, çatışmadan kaçınmanın bir yoludur. Açık bir çatışma ilişkiyi tehdit edebilir; ancak sessiz kurallar görünürde huzur sağlar. Fakat bastırılan her çatışma, dolaylı yollarla geri döner. Pasif agresyon, uzaklaşma ya da ani kopuşlar bunun sonucudur.
Sessiz anlaşmaların fark edilmesi genellikle bir kırılma anıyla olur. Kişi bir noktada “hep ben mi alttan alıyorum?” ya da “neden burada kendim olamıyorum?” sorularını sormaya başlar. Bu sorular, ilişkinin görünmeyen kurallarını görünür kılar.
Terapi ortamında bu anlaşmalar açıklandığında, kişiler çoğu zaman şaşırır. Çünkü bu kuralların bilinçli olarak konmadığını fark ederler. Ama fark etmek, değiştirmek için ilk adımdır. Açık iletişim, sessiz anlaşmaların yerini gerçek anlaşmalara bırakmasını sağlar.
Sessiz anlaşmaları dönüştürmek, ilişkiyi riske atmak gibi hissedilebilir. Ancak uzun vadede bu dönüşüm, daha sağlıklı ve sürdürülebilir bağlar kurulmasını sağlar. İlişkiler, ancak gerçek temasla derinleşir.
Sonuç olarak sessiz anlaşmalar, ilişkileri korumak için doğar ama çoğu zaman bireyi korumaz. Söylenmeyen her kural, duygusal alanı biraz daha daraltır. Ve insan, en çok kendisi olamadığı ilişkilerde yorulur.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

