İlişkide Suskunluğun Zamanla Yarattığı Güvensizlik

İlişkide suskunluk arttıkça, taraflar neyin sorun olduğunu tahmin etmeye başlar. Açıkça konuşulmayan her duygu, belirsizlik yaratır. Bu belirsizlik, zamanla “Acaba yanlış bir şey mi yaptım?”, “Bir şey söylesem daha mı kötü olur?” gibi içsel sorgulamalara dönüşür. Güven, yerini temkinli bir bekleyişe bırakır.
Suskunluğun yarattığı güvensizlik genellikle ani değildir. Küçük geri çekilmeler, kısa sessizlikler ve ertelenen konuşmalar zamanla kalıcı bir mesafe oluşturur. Kişi, önemli duygularını paylaşmaktan vazgeçmeye başlar. Çünkü bu duyguların karşılık bulmayacağına ya da yanlış anlaşılacağına inanır.
Bu süreçte ilişki yüzeyde devam edebilir. Günlük konuşmalar yapılır, sorumluluklar paylaşılır. Ancak duygusal derinlik kaybolur. Suskunluk, ilişkinin içinde görünmez bir sınır çizer. Taraflar birbirine zarar vermemek adına konuşmamayı seçtiklerini düşünürken, aslında bağın güvenli zeminini zayıflatırlar.
Psikolojik danışmanlık sürecinde suskunluğun yarattığı güvensizlik, sıklıkla “Artık neyi konuşabileceğimi bilmiyorum” ya da “Bir şey söylesem sorun olacak gibi hissediyorum” ifadeleriyle ortaya çıkar. Terapötik çalışma, bu sessizliğin neyi korumaya çalıştığını ve neye mal olduğunu görünür kılmayı amaçlar.
Suskunluk, kısa vadede çatışmayı erteleyebilir; ancak uzun vadede güveni aşındırır. Güven, her duygunun kabul göreceği anlamına gelmez; fakat her duygunun ifade edilebilir olduğu hissini içerir. Bu his kaybolduğunda, ilişki kırılgan hale gelir.
İlişkilerde güven, konuşulabilen alanlarda büyür. Suskunluk, geçici bir mola olabilir; ancak kalıcı hale geldiğinde, ilişkiyi sessizce yalnızlaştırır. Güvenin yeniden inşası, suskunluğu fark etmek ve duygulara yeniden alan açmakla mümkündür.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

