– Evlenmek için “evlenmeye hazır” herhangi bir aday yeterli değildir. Sosyal kriterlerin ve ten uyumunun uygun olması gerekir.
– Evlenmiş olmak, mutlu bir hayat için yeter koşul değildir. İyi bir evlilik hayatını nasıl kurabilirim mi öğrenmelisiniz!
– Sizinle evlenen kişiden sizi mutlu etmesini beklemek yanlıştır. Çoğu insan sadece “mutlu edilmek” beklentisi ile evlenir. Oysa evlilikte herkes mutsuz edildiği durumları kendisi belirleyebilmeli ve bunları değiştirebilme becerisi kazanarak mutluluğunu garantilemelidir.
– Evlilikte mutluluk yükselen bir ivme göstermez. Evlilik bir yaşam şeklidir ve kolay olduğu söylenemez. En mutlu an nikah masasındadır sonra yavaş yavaş düşecek ve yıllar sonra tekrar yükselmeye başlayacaktır. Bu iniş dönemini yönetmeyi öğrenin. Bu evliliğin doğal sürecinde vardır. Eskisi kadar mutlu değilim yanlış kişi ile evlendim boşanmalıyım düşüncesi, sadece evlendiğim zamanki kadar mutlu, heyecanlı değilim gerekçesine dayanıyorsa, sadece evlilik terapisine ihtiyacınız vardır boşanmaya değil.
– Evlilik sanıldığı gibi iki kişi arasında yapılmaz. Evlilik, en az üç nesil öncesinin karakteristik özelliklerini taşıyan iki aile arasında yapılır. Evleneceğim kişinin ailesinin hiç önemi yok ifadesi en modern toplumlarda dahi geçerli değildir. Evlendiğiniz adam/kadın büyüdüğü sistemin doğal bir üyesidir. Onlardan ayrı düşünülemez. Evlilik kaybettiğimiz birinin yerini doldurmak için yapılamaz. Evlilik kararı büyük bir kaybın hemen ardından tanışılan biri ile veya öncesinde tanışılıyor olsa dahi büyük bir kaybın ardından verilmemelidir.
-Evlilik kararı tanıştıktan kısa süre sonra alınmamalı, uzun yıllara yayılmış ilişkiler evliliğe dönüşmeden önce bir kez daha gözden geçirilmelidir.
Yeterli sürede tanıma gerçekleşmeden evlenme kararı alınmamalı. Uzmanların yaptığı araştırmalara göre bu süre yeterli aralıklarda görüşüyor olmak koşulu ile altı aya kadar bir zamanı kapsamaktadır.
Şayet bir nişanlılık üç yıl içinde hala evlilikle sonuçlanmamış ise o ilişkideolmayan bir şeyler olabilir. Zorla oldurmaya çalışmak evlilik sürecinin iyi
gitmeyeceğine işaret olabilir ek olarak artık ilişki döngüsü bozulmuş olabilir.
Kaderinde kim varsa onunla ve kısmet olduğunda evlenilir.
Eş seçimi halk arasında “kader, kısmet” olarak değerlendirilir ve bazen genç insanlarında bu görüşe katıldığına tanıklık ederiz. Bu görüş eski nesillerde yapılan evlilikler için sakınca yaratmazdı çünkü kişiye aile tarafından seçilmiş eş veya kendi seçtiği eş kısmet (!) olmuş olsa da erkek “kocanın karısına ” kadın “karının kocasına” olan beklenti ve sorumlulukları üzerinden ilişki kurardı. Kişiler buna uygun davrandığında ise uyumlu akıcı bir evlilik hayatı sağlamak zor olmazdı.
Günümüzde ise durum bu değildir. Bireysel özeliklerin ön planda olduğu, kişisel tercih ve seçimlerin toplumsal karı-koca rolünün önüne geçtiği bir zamanda artık eş seçerken kadere kısmete değil bu iki insanın ne ölçüde başarılı bir evlilik yapabileceklerine bakmak gerekiyor.