DUYGUSAL TÜKENMİŞLİK: BEYNİN “ARTIK YETMİYORUM” DEDİĞİ AN

Tükenmişliğin temelinde beynin alarm sisteminin uzun süre aktif kalması vardır.
Günümüzde insanlar yalnızca iş yüküyle değil; sosyal medya bombardımanı, sürekli
erişilebilir olma baskısı, görünmez performans talepleri, ilişkisel yükler ve duygusal
sorumluluklarla da baş etmeye çalışıyor. Bu sürekli uyarılmışlık hâli, sempatik sinir
sistemini aktif tutar. Yani kişi farkında olmasa bile beyni sürekli “savaş-kaç” modunda
çalışır.
Sempatik sistem uzun süre aktif kaldığında prefrontal korteksin işlevleri zayıflar. Bu bölge
karar verme, planlama, duygu düzenleme ve önceliklendirme gibi becerileri yönetir.
Dolayısıyla tükenmişlik yaşayan kişiler neden kararsız, odaksız, motivasyonsuz ve
duygusal açıdan kırılgan olduklarını çoğu zaman anlayamazlar. Oysa sorun kişide değil,
sinir sisteminin kapasite aşımındadır.
Tükenmişliği tetikleyen üç ana faktör vardır:
1) Sürekli duygusal yük taşımak
Birçok kişi başkalarının sorunlarını, ilişkilerdeki gerginlikleri, iş yerindeki baskıyı ya da aile
dinamiklerini zihninde taşır. Bu görünmez yükler zamanla kişinin “içsel bataryasını”
tüketir.
2) Kendini sürekli kontrol etmeye çalışmak
“Güçlü durmalıyım”, “Belli etmemeliyim”, “Hallediyorum gibi görünmeliyim” iç
konuşmaları sürekli kasılma hâli yaratır. Bu da sinir sistemini yorarak tükenmişliğe zemin
hazırlar.
3) Duygusal ihtiyaçların ertelenmesi
Dinlenmek, sınır koymak, hayır diyebilmek, molaya izin vermek... Bunlar
karşılanmadığında beyin hep yüksek gerilimde kalır.
Tükenmişlikten çıkışın en önemli adımı duygusal alan açmadır. Yani duygularla savaşmayı
bırakmak...
“Zorlanıyorum.”
“Yetişemiyorum.”
“Bedenim dinlenmek istiyor.”
“Bu kadar yük fazla.”
Bu cümleler kişi için teslim olmak değildir; aksine, beyne “tehdit yok” sinyali gönderir.
Tehdit algısı azaldığında sinir sistemi yavaş yavaş parasempatiğe geçer ve kişi yeniden
düzenlenmeye başlar.
Tükenmişliği azaltmanın bilimsel olarak etkili bazı yolları şunlardır:
Mikro dinlenme molaları: Günde birkaç kez 2-3 dakikalık duraklamalar bile sinir sistemini
resetler.
Duygu adlandırma: “Şu an kaygılıyım, gerginim, bitkinim.” Demek düzenleyici etkiye
sahiptir.
Rutin sadeleştirme: Beyin gereksiz karar yükü azaldığında rahatlar.
Sınır koyma: Yük azaltılmadıkça sinir sistemi düzenlenemez.
Yavaşlatılmış yaşam ritmi: Hız, tükenmişliğin yakıtıdır; yavaşlamak iyileşmenin
başlangıcıdır.
Duygusal tükenmişlik bir zayıflık değil; beynin “kapasitem doldu” sinyalidir. Ve her sinyal
gibi bu da bir davettir: kendine dönmek, yükleri hafifletmek, sınırları yeniden çizmek,
bedenle barışmak...
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

