Duygusal Borçlar: Verilmeyen Tepkilerin İlişkisel Bedeli

Duygusal borçlar çoğunlukla uyum sağlama ihtiyacından doğar. Birey, ilişkiyi sürdürmek, çatışmadan kaçınmak ya da terk edilmemek için kendi tepkilerini bastırır. Bu bastırma çoğu zaman bilinçli bir karar değildir; daha çok öğrenilmiş bir ilişki stratejisidir. Kısa vadede bu strateji ilişkiyi koruyor gibi görünse de uzun vadede içsel bir gerilim yaratır.
Bastırılan her duygu, zihinde kapatılmamış bir hesap gibi kalır. Özellikle öfke, kırgınlık ve hayal kırıklığı en sık biriken duygular arasındadır. Birey bu duygularla temas etmediği sürece, borç artmaya devam eder. Zamanla küçük bir tetikleyici, geçmişte biriken birçok duyguyu aynı anda harekete geçirebilir.
Bu durum ilişkilerde orantısız tepkilere yol açar. Birey karşısındaki kişiye yalnızca o ana değil, geçmişte veremediği tüm tepkilerle birlikte yanıt verir. Bu da ani kopuşlar, yoğun suçluluk ya da “kendim bile neden bu kadar doluyum bilmiyorum” hissiyle sonuçlanabilir.
Psikodinamik açıdan bakıldığında, duygusal borçlar bastırma ve erteleme savunmalarıyla ilişkilidir. Bastırılan duygu bilinçdışında etkinliğini sürdürür ve ilişki dinamiklerini sessizce yönetir. Terapötik süreçte bu borçlarla çalışmak, geçmişi telafi etmeyi değil; duygunun bugünkü etkisini fark etmeyi amaçlar.
Sonuç olarak duygusal borçlar, ilişkilerin görünmeyen muhasebesidir. Bu borçlar fark edilmediğinde ilişkisel yorgunluk ve tükenmişlik kaçınılmaz hâle gelir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

