Babalık sendromu!!!

Babalık sendromu!!!

Her erkek baba olduktan sonra değişik duygular hisseder. Kimi erkekler halterde dünya dünya şampiyonu olmuş, futbolda dünya kupasını tek başına kazanmış, 100 metreyi 6 saniyede koşmuş edasıyla ortalıkta dolanıp böbürlenirken, kimileri de ağlayan, sık sık acıkan gazını çıkartamayan, kusan yaratık (onlara göre) karşısında irkilip, korkup ve hatta sinirlenip bir köşeye çekiliverirler. Onlara göre  pabuçları dama atılmıştır, herkes bebekle ilgilenmektedir ve ilgi beklemek bir yana süre kli yeni doğum yapan eşlerine ve bebeğe ilgi göstermek zorunda kalmışlardır. “hayatım ya da hanım koş bu yine ağlıyor, bu yine kustu” vb. cümleler bu sendromu yaşayan babaların bulunduğu evlerde sık sık kurulur.

Bu sendromu yaşayan erkekler içlerine kapanıp depresif belirtiler gösterebilecekleri gibi, aşırı gergin ve sinirli tavırlarıyla da dikkat çekerler. Dünyaya gelmiş olan savunmasız bebek sanki onların düşmanıdır. Hiç bir şey eskisi gibi değildir ve bir daha asla da eskisi gibi olmayacaktır. Hayat tamamıyla değişmiş, eşleri ve hatta evleri ellerinden alınmış gibidir. Kendilerini yaşadıkları eve bile ait hissetmezler, dışlandıklarını, horlandıklarını düşünürler. Gezmek, eskiden olduğu gibi sohbet etmek, sevişmek ve hatta uyumak mümkün değildir. Bu yeni gelen küçük bebek yetmiyormuş gibi cüssesini aşan bir dolu masraf çıkartmaktadır. Maması bezi, doktoru, aşısı, giyecekleri, her gün çalışan çamaşır ve bulaşık makineleri bu sendromu yaşayan erkeklerin gözünde dünyanın en büyük masraf kapılarıdır.

Bu sendromun en keskin yaşandığı  erkeklerde bahsettiğim depresif belirtiler o kadar yoğundur ki bebeğe  karşı düşmanca duygular taşırlar. İlgisiz, özensiz bebeğe ve eşe mesafeli bir tavır takınırlar. Hatta bazıları da evi kısa bir süre için bile olsa terk etme eğilimine girerler. Yeni doğum yapmış yardıma ve desteğe ihtiyaç duyan eşlerine yokmuş gibi davranırlar. Onlar için bebeği  sevmek ilgilenmek sadece ve sadece yüktür. Hayat artık  sıkıntı vericidir, pek çoğu bu durumla başa çıkmak için işlerine daha çok enerji aktarırlar mesailere kalırlar eve bir türlü gitmek istemezler.

Babalık sendromu genellikle eğer kişide psikopatolojik bir yatkınlık yoksa üç ay içerisinde ortadan kalkar, belirtiler yok olur ve sorumlu babalık süreci başlar. Uzayan durumlarda ise babanın kesinlikle bir psikolojik yardım alması gerekir. Aksi taktirde boşanmaya kadar giden bazı aile içi çatışmalar baş gösterebilir.

Diğer yandan reddeden babalık sendromunun yanında Coudave Sendromu olarak literatüre geçmiş bir babalık sendromu daha mevcuttur. Baba adaylarının yaklaşık yüzde 10'u ile yüzde 65'i arasında görülen bu sendrom, hamilelik sırasında en sık üçüncü aya doğru ya da doğum yaklaştığında ortaya çıkar. Belirtileri doğum yapacak eşin paralelinde duygusal değişimler, yorgunluk, baş ağrısı, bel ağrısı, bacaklarda kramplar, mide bulantısı, baş dönmesi ve aşerme şeklindedir. Bu sendromu yaşayan pek çok baba adayı, anne adayından çok daha fazla kilo bile alabilir. Hamile eşle özdeşleşme (bir olma) arzusu, kıskançlık, dünyaya yeni gelecek bebeğin korkusu, kaygılar ya da düzensizleşen cinsellik gibi sorunlar bu sendromun nedenleri olabilmektedir.

Yine de günü geldiğinde, belki de elinizde kalacak ya da sizden geriye kalacak son şeydir, baba olmak. Artık dünyada olmadığınız zamanlarda hayatınızın bir başkası tarafından temize çekilebileceği umududur. Onulmaz yalnızlığınıza bir dem çare yalıtılmışlığınıza bir dem karşı duruştur. Bir avuçtan, bir kucağa değişim gösteren sarılmaların umududur, sana benzeyene, senle olana bir özlemdir, bir yoldur ki sen bitene kadar o hiç ama hiç bitmez. Ateşi yüksek gecelerin uykusuz sabahlarında termometreye gülümsemektir, bir düşüşün sonunda ağlayan bir çift küçük gözün yaşını dindirebilmektir. Umudu yaşatmak umudu aşılamaktır, yanında olmak yanında hissetmektir ve belki de an gelip sadece onun için yaşamak onun için hayata tutunmak ve sadece onun için savaşmaktır. Anlatılabilir ama ancak yaşandığında anlaşılır.

11 yıllık baba…

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Psk. Murat Sarısoy

Dr. Psk. Murat Sarısoy, 1975 yılında doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ege Üniversitesi Psikoloji Bölümünü başarıyla tamamlamıştır. yine Ege Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’nden doktora derecesini alarak tamamlamıştır. Türk Psikologlar Derneği ve Türk Psikolojik Danışmanlık Derneği'ne üyeliği bulunan Dr. Psikolog Murat SARISOY alanda yazdığı popüler makaleler, Aile-Çocuk Danışmanlığı ve Evlilik, Aldatma, Boşanma ve Eş Terapileri, Bireysel Bilişsel Davranışçı Terapiler, Panik Atak ve EMDR vb. Duyarsızlaştırma Terapileri üzerine televizyon programları, Psiko-Onkoloji (Kanser Psikolojisi) konusundaki bilimsel ve popüler çalışmaları mesleği konusunda ki etik tavrı ile tanınmaktadır. Dr. Psikolog Murat SARISOY aynı zamanda Ege Lösemili Çocuklar ve Onkoloji Derneğinde gönüllü olarak sosyal komite başkanlığı da yapmaktadır. Mesle ...

Etiketler
Aile
Dr. Psk. Murat Sarısoy
Dr. Psk. Murat Sarısoy
İzmir - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube