Yas Sadece Ölümle Gelmez: Bitmiş İlişkiler, İş Kaybı ve Hayal Kırıklıklarının Yas Süreci

“Yas” kelimesi duyulduğunda çoğu kişinin aklına ilk olarak bir yakınını kaybetmek gelir. Oysa psikolojik gerçeklik bize başka bir tablo sunar: Yas sadece ölümlerle sınırlı değildir. Bazen bir ilişkinin bitişi, bazen kaybedilen bir iş, bazen de gerçekleşmeyen bir hayal bile bir yas sürecini tetikleyebilir. Üstelik bu yaslar çoğu zaman görünmezdir; çünkü toplum bu tür kayıpları ‘gerçek’ yas olarak tanımaz. Fakat insan zihni ve ruhu her tür kaybı ciddiye alır.
Ölüm Dışındaki Kayıplar Nelerdir?
1. Biten İlişkiler:
Uzun süredir içinde olduğunuz bir ilişkinin bitmesi, sadece o kişiyi değil, birlikte kurduğunuz hayalleri de kaybetmek anlamına gelir.
“Evleniriz sanmıştım…”
“Beni böyle seven birini bir daha bulamam…”
İlişki sonlandıktan sonra bu gibi cümleler zihni işgal etmeye başlar. Ve kişi sadece bir aşkı değil, kimliğinin bir parçasını da yitirir. Bu bir yas sürecidir.
2. İş Kaybı:
Sadece maaşınızı değil; sosyal kimliğinizi, rutininizi, aidiyet duygunuzu ve özgüveninizi de kaybedersiniz.
“Ben artık kimim?” sorusu, işten çıkarılan pek çok kişinin zihninde yankılanır. Özellikle çok emek verilen, idealize edilmiş bir işse, bu kayıp adeta bir ‘psikolojik çöküş’ yaratabilir.
3. Hayal Kırıklıkları ve Boşa Çıkan Emekler:
Bazı kayıplar hiçbir zaman tam olarak yaşanmamış şeylerle ilgilidir:
-
Bir türlü gerçekleşmeyen çocuk sahibi olma arzusu,
-
Akademik ya da mesleki hedeflerin boşa çıkması,
-
Yıllarca çaba gösterilen bir sürecin sona ermesi…
Bu tür hayal kırıklıkları çoğu zaman bastırılır, küçümsenir. Oysa kişi içten içe büyük bir yas yaşamaktadır.
4. Taşınmak, Göç Etmek, Hayat Tarzı Değişimi:
Bambaşka bir şehre ya da ülkeye taşınmak, kendi dilinizi konuşamamak, alışkın olduğunuz yerlerden uzak düşmek…
Bunlar da ‘küçük kayıplar’ gibi görünse de, kişinin aidiyet duygusunu zedeler. Bu değişimler sırasında kişi hem eski hayatına hem de eski benliğine veda etmek zorunda kalır.
5. Sağlık Kaybı:
Kronik bir hastalık, bir ameliyat, bedenin ya da zihnin sınırlarının değişmesi…
Kişi sadece sağlığını değil, eski yaşantısını ve hareket özgürlüğünü de kaybeder. Toplum “hayatta kalmak”la ilgilenirken, kişi “eski haline duyduğu özlem”le baş başa kalır.
Görünmeyen Yasın Sessiz Yükü
Bu tür kayıpların ortak noktası şudur: Toplum tarafından çoğu zaman tanınmazlar.
Bu yüzden kişi kendisine bile acı çekme izni veremez.
“Abartıyorum galiba…”
“Bu kadar üzülmeye gerek yok…”
“Başkaları daha kötü durumda…”
Bu iç sesler, yasın sağlıklı bir şekilde yaşanmasını engeller. Ancak ifade edilemeyen yas, bastırılır ve zamanla başka psikolojik belirtilerle kendini gösterir:
-
Sürekli yorgunluk,
-
Anlam yitimi,
-
İlişkilerde kırılganlık,
-
Kaygı artışı ve duygusal tepkisellik...
Ne Yapabilirsiniz?
-
Kayıplarınızı adlandırın. Bir şeyin adını koymak, onu iyileştirme sürecini başlatır.
-
Kendinize yas izni verin. Her kayıp, hissedilmeyi ve onurlandırılmayı hak eder.
-
Duygularınızı bastırmak yerine yaşayın. Üzüntü, öfke, kırgınlık... Bunlar geçici ama gerekli duygulardır.
-
Yalnız değilsiniz. Zorlandığınızda, bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin.
Sonuç
Yas, sadece bir kişinin arkasından değil, bir ihtimalin, bir dönemin ya da bir kimliğin ardından da yaşanır. Psikolojik olarak bir şeyi kaybettiğinizde hissettikleriniz geçerli ve gerçektir. İyileşmenin ilk adımı, kaybınızı tanımakla başlar. Psikolojik olarak yaşadığınız kaybı adlandıramamak, iyileşmeyi de geciktirir.