Sürekli Alttan Almak: İlişkide Görünmeyen Yorgunluk

Sürekli alttan alan kişi, çoğu zaman ilişkiyi ayakta tutan taraf olma rolünü üstlenir. Karşı tarafın duygularına alan açarken, kendi duygularını bastırır. Bu bastırma kısa vadede çatışmayı önleyebilir; ancak uzun vadede kişinin kendisiyle ve ilişkiyle bağını zayıflatır. Söylenmeyen her ihtiyaç, içsel bir yük haline gelir.
Bu yorgunluk çoğu zaman fark edilmez. Kişi kızgın değildir, bağırmaz ya da tartışma çıkarmaz. Ancak içten içe isteksizlik, kırgınlık ve uzaklaşma başlar. “Artık eskisi gibi hissetmiyorum” cümlesi, çoğu zaman bu görünmeyen yorgunluğun ifadesidir.
Sürekli alttan almanın kökeninde genellikle kaybetme korkusu bulunur. İlişkinin bozulacağı, terk edileceği ya da sevilmeyeceği endişesi, kişinin kendi sınırlarını geri çekmesine neden olabilir. Bu durumda kişi, ilişkiyi korumak için kendinden vazgeçer. Ancak bu vazgeçiş, ilişkinin duygusal dengesini bozar.
Psikolojik danışmanlık sürecinde bu tutum, fedakârlık olarak değil; sınır ihlali olarak ele alınır. Amaç, kişinin daha az anlayışlı olması değil; kendi ihtiyaçlarını da ilişkiye dahil edebilmesidir. Alttan almak yerine duygusunu ifade edebilmek, ilişkinin yükünü tek bir tarafa bırakmaz.
Sağlıklı ilişkilerde denge, bir tarafın sürekli idare etmesiyle değil; karşılıklı esneklikle sağlanır. Zaman zaman geri adım atmak ilişkiyi koruyabilir; ancak bu durum kalıcı hale geldiğinde, kişi görünmez bir tükenmişlik yaşar.
Sürekli alttan almak sessiz bir fedakârlık gibi görünse de, duyulmadığında ilişkiyi yavaş yavaş uzaklaştırır. İlişkiler, bir tarafın sürekli taşımasıyla değil; birlikte taşınmasıyla güçlenir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

