Doktorsitesi.com

Kariyerinizde İlerleyemiyormuş Gibi Hissetmenin Psikolojik Temelleri

Uzm. Psk. Begümsue Taşdelen
Uzm. Psk. Begümsue Taşdelen
30 Kasım 202550 görüntülenme
Randevu Al
Kariyer yolculuğu çoğu zaman doğrusal ilerleyen bir gelişim çizgisi olarak sunulsa da gerçek deneyim çok daha karmaşıktır. Pek çok kişi bilgi birikimine, motivasyona ve hedef farkındalığına sahip olmasına rağmen belirli bir aşamada ilerleyemiyormuş gibi hisseder. Bu duraksama, dışarıdan bakıldığında “kişisel tercih” ya da “öz disiplinde sorun” olarak görünse de bilimsel veriler bunun hem nörofizyolojik hem psikolojik hem de örgütsel yapılardan etkilenen çok boyutlu bir süreç olduğunu gösteriyor. Bu nedenle ilerleyememe hissini anlamak, yalnızca bireyin içsel dinamiklerine değil; beynin karar süreçlerine, geçmiş deneyimlerin duygusal bellekte bıraktığı izlere ve çalıştığımız sistemlerin bizden talep ettiği görünmez yükümlülüklere bakmayı gerektiriyor.
Kariyerinizde İlerleyemiyormuş Gibi Hissetmenin Psikolojik Temelleri

Beynin Risk ve Güvenlik Dengesi: Mikro Duraksamaların Sinirsel Altyapısı

Kariyerle ilgili her yeni adım —terfi istemek, iş değiştirmek, sorumluluk almak, görünür olmak— beyinde eşzamanlı iki sistemi harekete geçirir:
bir yanda planlama ve strateji oluşturmadan sorumlu prefrontal korteks, diğer yanda duygusal belleği ve tehdit algısını yöneten amigdala.

Prefrontal korteks ilerlemek üzere mantıklı adımlar üretirken, amigdala geçmiş olumsuz deneyimleri yeniden tarayarak kişiyi olası tehlikelere karşı uyarır. Bu durum, özellikle çocuklukta eleştiriyle koşullanmış bireylerde daha belirgin olarak görülür. Amigdala duygusal bellekten aldığı sinyallerle “risk algısını” yükselttiğinde stres hormonları devreye girer ve karar alma süreçleri yavaşlar. Böylece kişi hazır olduğunu bilse bile bedeni ve zihni aynı anda ilerlemeyi desteklemez.

Bu biyolojik süreç çoğu zaman dışarıdan fark edilmez; kişi yalnızca “yapamıyorum” ya da “başlayamıyorum” gibi öznel tanımlamalar kullanır.

Duygusal Bellek ve Şema Dinamikleri: Geçmişin Gölgesinde Oluşan Mikro Engeller

İlerleyememe hissini besleyen önemli mekanizmalardan biri de erken yaşantıların yetişkinlikte oluşturduğu bilişsel-emosyonel şemalardır. Çocuklukta sık eleştirilmek, başarıların yeterince görülmemesi, aşırı beklenti, kıyaslanmak veya destek olmadan sorumluluk yüklenmek gibi deneyimler ilerleyen yıllarda “otomatik iç konuşmaları” şekillendirir.

Bu iç konuşmalar, kişinin farkında olmadan şu şekilde zihinde yankılanabilir:
“Tekrar aynı hatayı yaparsam?”
“Görünür olursam eleştirilirim.”
“Biri benden daha iyidir.”

Bu inançların çoğu bilinçli değildir; bu nedenle kişi neden durduğunu rasyonel olarak açıklayamaz.
Duraksama hâli aslında geçmiş bir duygunun bugünkü bir adımla tetiklenmiş versiyonudur.

Örgütsel ve Endüstri Psikolojisi Perspektifi: Performans Kültürünün Görünmeyen Etkileri

Kariyer ilerleyememe hissi yalnızca bireysel kökenli değildir; çalıştığımız sistem de bu duyguyu yoğunlaştırabilir. Modern şirket kültürü, özellikle performans odaklı sektörlerde, çalışanlara sürekli ölçülen, değerlendirilen ve karşılaştırılan bir kimlik atfeder. Bu yapı üç temel sonucu tetikler:

  1. Sürekli karşılaştırma: Çalışanlar ekip içi ve dışı görünürlük üzerinden değerlendirilirken sosyal kıyas baskısı artar.

  2. Güvensiz başarı algısı: Terfilerin zamanlaması, belirsiz kriterler ve yönetici tutumları, bireyde “kontrol bende değil” hissi yaratır.

  3. Tükenmişlik döngüleri: Yüksek beklenti, düşük geri bildirim ve hızlı tempo prefrontal korteksin bilişsel yükünü artırarak kararsızlığı güçlendirebilir.

Örgütsel psikoloji literatürü, bu koşulların çalışanların kendilerini geliştirme isteğini zayıflatmasından çok, yoğun kaygı ve riskten kaçınma davranışlarını tetiklediğini göstermektedir. Dolayısıyla ilerleyememe bazen bireyin değil sistemin ürettiği yapısal bir sonuçtur.

Kapitalist Çalışma Düzeni: Üretkenlik Baskısının Psikolojik Yansımaları

Kariyer gelişimi günümüz ekonomisinde yalnızca mesleki bir hedef olarak değil; aynı zamanda kimlik, statü ve değer duygusunun göstergesi olarak konumlanıyor. Kapitalist iş düzeni, bireyden sürekli daha hızlı, daha üretken ve daha görünür olmasını bekler. Bu durum beynin stres yanıtını kronik hâle getirir.

Sürekli hedef belirleme, çoklu görev yapma ve yüksek rekabet ortamı, zihinde “daima ileri gitmeliyim” baskısı oluşturur. Bu baskının uzun dönemde yarattığı sonuçlardan biri paradoksal biçimde ilerleyememe hissidir.
Zihin ve beden, aşırı uyarılma durumunda ilerlemek yerine korumaya çekilmeyi tercih eder.

Bu nedenle modern çalışma sistemi, bireysel kapasiteyi artırmak yerine kimi zaman ilerlemeyi zorlaştıran bir duygusal iklim yaratır.

Kariyer Duraksamasının Klinik ve Psikolojik Önemi

Bu tablo, kişinin yalnızca iş hayatını değil; benlik algısını, öz yeterlik duygusunu, ilişki dinamiklerini ve uzun vadeli psikolojik dayanıklılığını etkileyebilir.
Duraksamayı bir “kişisel eksiklik” olarak yorumlamak yerine, beynin koruma eğilimi, geçmişin duygusal izleri ve sistemin üzerimize bıraktığı yüklerin etkileşimi olarak görmek daha sağlıklıdır.

Bu bakış açısı hem kişinin kendisiyle kurduğu ilişkiyi düzenler hem de adım atma becerisinin önündeki görünmez engelleri fark etmeyi kolaylaştırır.

Sonuç

Kariyerinizde ilerleyemiyormuş gibi hissetmeniz; beynin güvenlik mekanizmaları, duygusal belleğin izleri, örgütsel kültürün yarattığı baskılar ve kapitalist üretkenlik normlarının birleşik etkisiyle ortaya çıkan çok katmanlı bir süreçtir.
Bu nedenle duraksama yalnızca bir “karar problemi” değil, biyolojik, psikolojik ve toplumsal faktörlerin birbirini beslediği bir döngüdür.

Bu döngü fark edildiğinde, düzenlendiğinde ve doğru destekle çalışıldığında:

  • kaygı azalır,

  • zihinsel netlik artar,

  • amigdala tepkileri yumuşar,

  • şemalar dönüşür,

  • bireyin kapasitesi görünür hâle gelir.

Kariyer gelişimi yalnızca hedeflere ulaşmakla değil; zihnin ve duygusal sistemin yeniden düzenlenmesiyle güçlenen bir süreçtir.

Kaynakça 

Arnsten, A. F. T. (2009). Stress signalling pathways that impair prefrontal cortex structure and function. Nature Reviews Neuroscience, 10(6), 410–422.

Festinger, L. (1954). A theory of social comparison processes. Human Relations, 7(2), 117–140.

Goldin, P. R., & Gross, J. J. (2010). Effects of mindfulness-based stress reduction on emotion regulation in social anxiety disorder. Emotion, 10(1), 83–91.

LeDoux, J. (2015). Anxious: Using the Brain to Understand and Treat Fear and Anxiety. Penguin Books.

Maslach, C., & Leiter, M. P. (2016). Understanding the burnout experience: Recent research and its implications for psychiatry. World Psychiatry, 15(2), 103–111.

Seligman, M. E. P. (2011). Learned Optimism. Vintage.

Young, J. E., Klosko, J. S., & Weishaar, J. M. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide. Guilford Press.

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Begümsue Taşdelen

Uzm. Psk. Begümsue Taşdelen

Psikolog Begümsue Taşdelen, lisans öncesi eğitimlerinin ardından Akdeniz Üniversitesi Psikoloji lisans programı ve beraberinde Anadolu Üniversitesi Sağlık Yönetimi lisans programına başlamıştır. Lisans eğitimleri süresince Klinik, Devlet Hastanesi ve Rehabilitasyon merkezlerinde staj yaparak onur derecesiyle mezun olmuştur. Mezuniyetin ardından Bursa Teknik Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisans programına başlayarak yüksek onur derecesiyle programdan mezun olmuştur. Ardından İstanbul Topkapı Üniversitesi’nde Psikoloji Tezli Yüksek Lisans programından mezun olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi Aile Danışmanlığı eğitim programınını da başarıyla bitirerek Aile Danışmanı unvanını almaya hak kazanmıştır. Şu anda kurucusu olduğu Sue Danışmanlık'ta hizmet vermektedir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.