Evlilikte Kaybolan “Ben”: Bireysel Alanın Önemi


Evlilik, çoğu zaman “birlikte olma” arzusuyla başlar.
Çiftler birbirine yakınlaşır, paylaşımlar artar, yaşamlar yavaş yavaş iç içe geçer. Bu süreç duygusal bağın doğal bir parçasıdır; ancak sınırlar fark edilmediğinde bireysel alanın yitirilmesiyle sonuçlanabilir.
İlişkinin başlarında “her şeyi birlikte yapmak” romantik bir bağlılık göstergesi gibi algılanabilir. Oysa zamanla bu durum, bireyin kendi benliğinden uzaklaşmasına neden olabilir.
Kendi seçimlerini, yalnız geçirilen zamanı, kişisel ilgi alanlarını kaybeden kişi, farkında olmadan benlik bütünlüğünde bir eksilme yaşamaya başlar.
Bu kayıp, çoğu zaman öfke, tükenmişlik ve kendine yabancılaşma biçiminde ortaya çıkar.
Kişi, eşiyle olan yakınlığından keyif alması gerekirken, sebepsiz bir gerginlik hisseder.
Aslında bu öfke, “bireysel alanın ihlal edildiği” sinyalidir.
Kişi, farkında olmadan kendi sınırlarını koruyamadığı için rahatsızlık duyar — ama bunu genellikle ilişkiye ya da partnerine yönelmiş bir tepki gibi yaşar.
Psikolojik açıdan bakıldığında, bireysel alan sadece fiziksel değil, duygusal ve zihinsel bir mesafedir.
Bu alan; kişinin kendini dinlediği, kararlarını bağımsız verebildiği ve içsel enerjisini yeniden topladığı güvenli bölgedir.
Evlilikte bu alanın korunması, duygusal bağın zayıflaması değil, tam tersine ilişkinin sağlıklı sürdürülebilmesi için bir gerekliliktir.
Her iki bireyin de kendi ilgi alanlarını, arkadaş çevresini, yalnız zamanlarını sürdürebilmesi;
ilişkiyi monotonluktan, birbirine karışmaktan ve tükenmişlikten korur.
Zira “biz” olabilmek, “ben”in yokluğu üzerine değil, iki sağlam “ben”in yan yana durabilmesi üzerine kuruludur.
Bu nedenle, evlilikte ya da uzun süreli ilişkilerde bireysel alanın farkına varmak, sadece bir konfor değil; duygusal olgunluğun ve sağlıklı sınırların göstergesidir.
Partnerle geçirilen zaman kadar, kişinin kendine ayırdığı zaman da ilişkiyi besler.
Kısacası, yakınlık ile iç içelik arasındaki farkı koruyabilen ilişkiler, uzun vadede hem daha huzurlu hem de daha doyurucu olur.
Çünkü gerçek sevgi, iki bireyin birbirinde kaybolmadan yan yana durabilme halidir.