ERGENLİK DÖNEMİNDE EBEVEYN OLMAK

Bir sabah fark edersiniz; çocuğunuzun sesi kalınlaşmış, odasının kapısı daha sık kapanır olmuş, gülüşleri bir anda suskunluğa dönüşür. Bir gün size dönüp “Beni artık okula bırakma.” der. Oysa dün elinizi bırakmamıştı. İşte o an, kapı çalar. Ergenlik gelmiştir.
Ergenlik, büyümenin en fırtınalı dönemidir. Ne çocukluk gibi masum, ne de yetişkinlik kadar bağımsız… Bir yanda bedensel değişimler, diğer yanda duygusal ve bilişsel dönüşümler yaşanır. Bu süreç hem gencin hem ebeveynin sınırlarını zorlar. Çünkü yalnızca bir beden değil, bir kimlik de şekillenmektedir.
Beyinde Fırtına, Kalpte Arayış
Ergen beyninde devrim vardır. Özellikle ön frontal korteks, yani karar verme, planlama ve dürtü kontrolünden sorumlu bölge henüz tam olgunlaşmamıştır. Buna karşın limbik sistem, yani duyguların merkezi son derece aktiftir. Bu biyolojik dengesizlik, ergenin hisleriyle düşünceleri arasında zorluklar yaşamasına neden olur.
Bu yüzden ergen, bir anda kahkahalar atarken bir dakika sonra kapısını çarpabilir.
O, değişen hormonlarıyla, büyüyen bedeniyle, kendi benliğini ararken — aslında “Ben kimim?” sorusuna cevap bulmaya çalışmaktadır. Bu dönem, dışarıdan bakıldığında karmaşık ve tutarsız görünse de içeride derin bir düzen arayışı vardır. Gencin beyni yeniden yapılanır, sinir bağlantıları güçlenir, yeni öğrenmeler için olağanüstü bir zemin oluşur. Ancak bu yeniden yapılanma sırasında davranışlar dalgalanır, duygular taşar, sınırlar bulanıklaşır.
Ebeveyn İçin Zor, Ama Değerli Bir Dönem
Ebeveyn için ergenlik çoğu zaman bir “mesafe” dönemi gibi hissedilir.
Eskiden paylaşılan kahvaltılar yerini sessizliğe, uzun sohbetler yerini kısa cevaplara bırakır.
Ama bu uzaklık çoğu zaman bir kopuş değil, yeniden yapılanma sürecidir.
Genç, kendi alanını yaratmak ister; “birey olma” provası yapmaktadır.
Ebeveynin burada en önemli görevi, bu değişimi kişisel algılamamaktır.
Genç artık sizden uzaklaşmıyor; kendine doğru yaklaşıyor.
Eşlik Etmek, Yönetmek Değil
Ergenlikte ebeveynin rolü, yönetmekten çok eşlik etmektir.
“Ne yapacağını bilmek” değil, “yanında olduğunu hissettirmek” daha kıymetlidir.
Çünkü ergenlikte söylenen her cümle değil, kurulan her duygusal bağ hatırlanır.
Bazen “Seninle gurur duyuyorum.” yerine “Ne istersen konuşabiliriz, ben buradayım.” demek daha çok işe yarar. Ergen için güven duygusu, anlaşılmaktan önce gelir. Kendini yargısız bir alanda bulduğunda, hatalarını fark etmek ve sorumluluk almak çok daha kolay olur.
Sınırlar, Sevginin Dış Çizgileridir
Sınırlar, cezalandırmanın değil, korumanın dilidir. Ergen sınırları zorladığında aslında ebeveynin kararlılığını test eder. “Gerçekten beni koruyor musun?” diye sorar bir bakıma.
Tutarlı, açık ve nedenleri açıklanmış sınırlar; gence hem güven verir hem de ilişkinin temelini sağlamlaştırır. Örneğin; “Gece 11’den sonra dışarıda olmanı istemiyorum, çünkü güvenliğinden endişe ederim.” Bu ifade, yalnızca “Geç kalma!” demekten farklıdır. Hem sevgi hem otorite içerir. Sınırlar aynı zamanda modeldir. Kapısını çalmadan odasına girmemek, mahremiyetin ne demek olduğunu göstermenin en sade yoludur.
Ebeveynler İçin Küçük Ama Güçlü Öneriler
- Dinleyin, hemen yanıt vermeyin. Bazen en çok ihtiyaç duydukları şey, sadece duyulmaktır.
- Sakinliğinizi koruyun. Onların duygusal fırtınasında sizin dinginliğiniz pusula olur.
- Geçmişinizi fark edin. Tepkileriniz bazen kendi ergenliğinizin yankısı olabilir.
- Küçümsemeyin. Onların acısı ya da öfkesi, kendi dünyalarında gerçektir.
- Birlikte ritüeller oluşturun. Yürüyüşler, yemek hazırlıkları, ortak sessizlikler bile bağ kurar.
Ergenlik, köprülerin yıkıldığı değil, yeniden kurulduğu bir dönemdir. Genç artık çocuk değildir ama henüz yetişkin de değildir. O aradaki o ince çizgide, hem yönünü hem kimliğini arar. Ebeveynin rolü; bu arayışta yol göstermek değil, yolun var olduğunu hissettirmektir.
Meltem Şahiner
Psikolog / Aile Danışmanı
İlk Nefes Danışmanlık


