Duygusal Kimlikler: “Ben Böyleyim” Cümlesinin Psikolojisi

Duygusal kimliklerin oluşumu genellikle erken çocukluk dönemine dayanır. Çocuk, çevresinden aldığı geri bildirimlerle kendisini tanımaya başlar. “Sen çok alıngansın”, “Hep korkaksın”, “Çok uslusun, hiç kızmazsın” gibi tekrar eden etiketler, çocuğun kendilik algısına yerleşir. Zamanla çocuk bu duyguları yalnızca hissetmez; bu duygulara dönüşür. Böylece duygu ile benlik arasında bir ayrım kalmaz.
Bu süreçte önemli olan nokta, çocuğun alternatif duygusal deneyimlerine yeterince alan tanınmamasıdır. Örneğin öfkesini ifade ettiğinde reddedilen bir çocuk, “Ben öfkeli olmamalıyım” değil, “Ben öfkeli biri değilim” sonucuna varabilir. Bu da duygunun bastırılmasına değil, kimlikten dışlanmasına yol açar. Ancak bastırılan ya da reddedilen duygu, bilinçdışında varlığını sürdürür.
Yetişkinlikte duygusal kimlikler bireyin davranış repertuarını daraltır. Kendini “kaygılı biri” olarak tanımlayan bir kişi, cesaret gerektiren durumlara girmemeyi doğal ve değişmez bir gerçeklik gibi algılar. Benzer şekilde “Ben sert biriyim” inancı, kişinin kırılganlıkla temas etmesini engeller. Böylece duygu, davranışı değil; yaşam yönelimini belirlemeye başlar.
Bilişsel psikoloji açısından bakıldığında bu durum, benlik şemalarıyla ilişkilidir. Duygusal kimlikler, bireyin kendisiyle ilgili temel inançlarının bir parçası hâline gelir. Bu şemalar, yaşanan her yeni deneyimin nasıl yorumlanacağını belirler. Kişi kimliğiyle uyumlu olan duyguları daha kolay fark ederken, uyumsuz olanları görmezden gelir ya da değersizleştirir.
Terapötik süreçte duygusal kimliklerle çalışmak, bireyin duygularla arasına sağlıklı bir mesafe koymasını hedefler. Amaç duyguları bastırmak değil; onları kimlikten ayırabilmektir. “Ben kaygılıyım” yerine “Şu an kaygı hissediyorum” diyebilmek, psikolojik esnekliğin temel göstergelerindendir. Bu ayrım, bireyin değişim ve gelişim alanını genişletir.
Sonuç olarak duygular benliğin tamamı değildir. Onlar deneyimlenir, şekillenir ve dönüşür. Duyguları kimlikten ayırabilmek, bireyin kendisiyle daha özgür, daha şefkatli ve daha gerçek bir ilişki kurmasına olanak tanır.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

