Aşk nedir?
Aşk, insan ruhunun en derinlerine dokunan, bazen coşkulu bir sevinç bazen ise yoğun bir hüzün yaratan, her bireyde farklı yankılar uyandıran karmaşık bir duygudur. Kimi için aşk, bir bakışta kalbi titreten tutkulu bir çekimdir; kimi için ise yıllar içinde olgunlaşan, güven ve bağlılıkla güçlenen derin bir bağdır. Kimileri aşkı bir kimya meselesi olarak görüp hormonların oyunu olarak değerlendirirken, kimileri onu ruh eşlerini bir araya getiren kutsal bir bağ olarak kabul eder. Felsefeciler yüzyıllardır aşkı anlamaya ve tanımlamaya çalışmış, şairler dizelere dökmüş, sanatçılar ise resimlerinde ve melodilerinde aşkın farklı yüzlerini yansıtmıştır. Ancak tüm bu çabalara rağmen aşkın kesin ve evrensel bir tanımı yapılamamıştır, çünkü aşk kişiden kişiye, kültürden kültüre ve yaşanan bağlamlara göre şekillenen, dinamik ve öznel bir deneyimdir. Birinin aşk dediğine diğeri hayranlık diyebilir; birinin vazgeçilmez sandığı bir his, başka biri için gelip geçici bir heyecandan ibaret olabilir. İşte aşk, bu belirsizlik ve çeşitliliğin içinde varlığını sürdürerek insan hayatının en büyük gizemlerinden biri olmaya devam eder.
Aşk Acısının fiziksel ve psikolojik etkileri
Ayrılık sonrası yaşanan duygular yalnızca psikolojik değil, biyolojik bir sürecin de parçasıdır. Araştırmalar, aşk acısının beyinde fiziksel acı ile aynı bölgeleri aktive ettiğini göstermektedir. Bir kişinin sevdiğinden ayrıldığında hissettiği acı, tıpkı bir yaralanma ya da fiziksel travma gibi beyin tarafından algılanır.Özellikle dopamin ve oksitosin gibi “mutluluk hormonları” aşk sırasında yükselirken, ayrılıkla birlikte bu hormon seviyeleri aniden düşer. Aynı zamanda kortizol ve adrenalin gibi stres hormonları artış gösterir. Bu da kaygı, uykusuzluk ve hatta fiziksel ağrılara yol açabilir.
Kişi ayrılık sonrasında yoğun bir bunalıma girebilir. Öfke patlamaları, isteksizlik, duygusal yeme, içe kapanıklık, halsizlik, Yenilgiye uğramış hissetme, hazmedememek, duygusal boşluk, kendisine karşı ağır eleştiri ve şefkatsizlik, Haksızlığa uğramış hissetme, enerji düşüklüğü, umutsuzluk gibi duygulara kapılır.
Aşk Acısının Psikolojik Evreleri
Aşk acısı yaşayan bireyler genellikle şu psikolojik evrelerden geçer:
1. Şok ve İnkâr: İlk başta, birey ilişkinin gerçekten bittiğini kabul etmekte zorlanır. Beklenti içindedirler. “Gerçekten bitti mi?” gibi sorular zihni meşgul eder.
2. Öfke: Partnerine veya kendine yöneltilen öfke ortaya çıkar. “Bunu bana nasıl yapar?” “ nerede yanlış yaptım?” veya “Keşke daha farklı davransaydım” gibi düşünceler yoğunlaşır.
3. Pazarlık: Birey, ilişkinin düzelmesi için çaba göstermek isteyebilir veya yaşananları geri almak için düşüncelere dalabilir. Mesajlar atabilir, arayabilir. Örneğin,” son bir şans daha ver bu sefer her şey çok farklı olacak.” “ Artık düzeleceğim, bunu sana ispatlayacağım” vb. şekilde partnerini ikna etmeye çalışabilir. Bazı zamanlar bu tehdit boyutuna varabilir.
4. Depresyon: Çöküntü, umutsuzluk ve hayatın anlamsız gelmesi gibi duygular bu aşamada hissedilir. İçe kapanıklık, özgüvensizlik, evden dışarı çıkmak istememe, aşırı yeme, öfke krizleri gibi durumlar yaşayabilir.
5.Kabul: Zamanla birey, ilişkinin sona erdiğini kabullenmeye başlar ve kendini yeniden inşa eder. Kendisine yatırım yapmaya başlayabilir.
Bu evreler her bireyde farklı sürelerde ve farklı yoğunluklarda yaşanabilir.
Aşk Acısıyla Başa Çıkma Yöntemleri
1. Duygularınızı Bastırmayın, Kabul Edin
Aşk acısını iyileştirmenin en önemli adımı, duygularınızı bastırmak yerine onları kabul etmektir. “Bunu yaşamamalıyım” demek yerine, “Şu an üzgünüm ve bu çok normal” demek, süreci daha sağlıklı yönetmenize yardımcı olur. Bunun bir süreç olacağını ve yer yer zorlayacağını kabul etmek bu süreci hızlandırır. Kişinin kendisine karşı şefkatli yaklaşmasını sağlayabilir. Eğer duygular bastırılır ve yaşanmazsa bu duygular farklı ortamlarda farklı bir şekilde ortaya çıkabilir. Kişinin kendisine ve duruma zarar verebilir.
2. Anılara Takılı Kalmayın
Eski mesajları tekrar tekrar okumak, eski fotoğraflara bakmak veya sosyal medyada partnerinizi takip etmek, iyileşme sürecinizi uzatabilir. Bunun yerine, geçmişi kabullenerek yeni anılar yaratmaya odaklanmak daha sağlıklı olacaktır. Özellikle ilk aylarda birlikte gidilen bir kafe, aktivite varsa oralara gitmemek sağlıklı olabilir çünkü süreci uzatmakla birlikte yoğun duyguları tetikleyebilir ve kişiyi bu süreci atlatamayacağına dair olumsuz bir şekilde etkileyebilir.
3. Beyninizi Yeniden Programlayın
Aşk, bir tür alışkanlık gibidir. Beyin, bir kişiye bağlandığında onun varlığına alışır ve yokluğu bir “yoksunluk” hissi yaratır. Yeni rutinler oluşturmak, beyni eski ilişkiye bağımlı olmaktan uzaklaştırabilir. Bu anlarda yeni bir şeyle ugrasmak yeni bir meşguliyet kazanmak veya hobi edinmek oldukça zorlayıcı olabilir. Fakat minik adımlarla yeni rutinler denemek kişiyi motive eder. Kişiye güç verir ve tek başına da mutlu olabileceğini inandırır. Kişinin kendisine karşı olan güveni artar.
4. Kendinize Yatırım Yapın
Ayrılık sonrası en büyük kazanım, kendini yeniden keşfetmektir. Bu keşif sürecinde kişinin kendisini daha iyi tanıması için kendisine bu tarz sorular sorup uzun bir şekilde yanıtlayabilir; ben kimim? Gerçekten ne istiyorum? Bu ilişkiden ne öğrendim, bu ilişki bana ne kattı? Şu anda neye ihtiyacın var? Beni ben yapan özelliklerim neler? Güçlü ve zayıf yönlerim nelerdir? Hak ettiğim ilişki ve yaşam tarzı nasıl bir yaşam? Kendimle ilgili en büyük tutkularım ve arzularım nelerdir? Gelecekte kendimi nasıl bir yerde nasıl bir şekilde görmek istiyorum? tarzı sorular kişinin kendisine yatırım yapma yolunda zihnindeki düğümleri çözer ve kişinin ne istediğini anlamasına yardımcı olur. Kişinin kendisine karşı şefkat duyması ve kendisini anlaması kendisine yaptığı en büyük yatırımdır. Ayrıca yeni bir hobi edinmek, seyahat etmek veya kişisel gelişime yönelmek, bireyin kendini daha güçlü hissetmesine yardımcı olur.
5. Sosyal Destek Alın
Yakın arkadaşlarla vakit geçirmek, güvendiğiniz kişilerle duyguları paylaşmak ve aile, arkadaşlardan destek almak, iyileşme sürecini hızlandırır. İnsan beyni sosyal bağlantılarla güçlenir ve iyileşir.
6. Kendinizi Suçlamayın
Ayrılıklar, tek bir tarafın hatası değildir. İlişkilerde birçok faktör rol oynar ve her ilişki deneyimi, gelecekte daha sağlıklı seçimler yapmayı sağlayan bir öğretidir. Her insanın yaşamımızın bir bölümünde bizim hayatımıza tanıklık etmek için hayatımıza girer ve bize öğretmesi gereken şeyleri öğretir. Hayatımızdan çıktığında ise onun görevi sonlanmış olur. Suçlama yerini bunu bir deneyim olarak görüp gelecekte daha farklı nasıl davranabileceğini ya da nelere daha çok dikkat edeceğini keşfedip daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olur.
Sonuç: Kırık Kalpler de İyileşir
Aşk acısı, insanın hayatında büyük bir dönüşüm yaratabilir. Kişiyi olgunlaştırabilir. Ancak bu süreç, aynı zamanda bireyin kendini tanıması, sınırlarını belirlemesi ve kendi mutluluğunu nasıl inşa edebileceğini keşfetmesi için bir fırsattır. Zamanla, o derin acı yerini anlayışa, olgunluğa ve hatta yeniden sevebilme cesaretine bırakacaktır. Çünkü kalpler, kırıldığında bile yeniden güçlenmeyi başarır.
Psk.dan.Narin FİDAN
Uzman Psikolog Mustafa Cem OĞUZ