Malumunuz son yıllarda ülkemiz çok sayıda felaket yaşadı. Deprem,sel,korona,yangın …
Bu yaşantılar çok sayıda travma biriktirdi. Terapi süreci de çoğu kişide yaşanmadığı için bu duygu yükleri aynı bir magma gibi bir gün tetiklenmek üzere derinlere gömüldü. Travma kişiye çok ağır gelen yaşantılar olarak adlandırılabilir. Kişiden kişiye etkilenme düzeyi değişebilir. Kişi insan maruz kalınca kimisi sadece görünce kimisi başkası yaşayınca yaşar bu acıyı. Beraberinde çaresizlik,öfke,üzüntü,hayal kırıklığı,tükenmişlik ,suçluluk duyguları uyandırır ve süresinden gelmek zordur. Kaçar,kaçınır,donar kalır kişi..
Ancak bu bir kader değil; billişsel terapi modelleri,emdr ,hipnoterapi gibi yöntemlerle süresinden önemli ölçüde gelinebilir.
Yas, genel olarak sarsıcı kayıplar yaşama olarak değerlendirilebilir. Depremde evini kaybetme ,koronada ailesinden birilerini, selde arabasını … Yasta çok kişisel bir olaydır ve 5 evresi vardır. Çoğu insan tamamlamaz bu evreleri ve hüznünü yollarca yanında taşır. Duyguları adeta mumyalanmış gibi durur içinde . Oysa bir sonraki yası atlatmak bundan daha zor olacak..
