Terk Edilme Kaygısı ve İlişkideki Yansımaları

Terk edilme kaygısı, kişinin partneri tarafından bir gün yalnız bırakılacağına, değer görmeyeceğine veya sevilmeyeceğine dair derin ve çoğu zaman irrasyonel bir korkudur. Bu duygu, sadece romantik ilişkilerde değil; arkadaşlık, aile ve sosyal bağlarda da kendini gösterebilir. Ancak özellikle romantik ilişkilerde daha görünür hâle gelir ve ilişkinin temel dinamiklerini etkiler.
Terk edilme kaygısının temelinde çoğunlukla erken dönem yaşantıları yer alır. Çocukluk döneminde tutarsız bakım veren ebeveyn figürleri, duygusal yokluk, ani ayrılıklar veya değersiz hissettiren tutumlar ilerleyen yaşlarda yoğun bir terk edilme korkusuna dönüşebilir. Bu durum, yetişkinlikte kişinin ilişkilerde aşırı hassas, kırılgan ve onay arayıcı davranmasına neden olur.
Bu kaygı, ilişki içinde partnerin davranışlarını yanlış yorumlamaya meyillidir. Örneğin partnerin kısa bir süre mesaj atmaması, kişinin zihninde “Artık beni istemiyor”, “Biriyle konuşuyor”, “Uzaklaşıyor” gibi düşüncelere yol açabilir. Oysa bazen partner sadece yoğun bir gün geçiriyor olabilir. Bu bilişsel hatalar, terk edilme kaygısının en güçlü yakıtıdır.
Terk edilme korkusu yaşayan kişiler genellikle iki farklı davranış biçimi gösterir: yakınlaşma çabası veya kaçınma. Yakınlaşma çabası, partneri sürekli yanında hissetme ihtiyacı ile ilişkiyi boğabilir. Sürekli mesajlaşmak istemek, partnerin özel alanına müdahale etmek, sık sık güvence istemek bu davranışa örnektir. Diğer taraftan bazı kişiler ise tam tersi bir şekilde yakın ilişkilerden kaçınır. Çünkü “yakınlaşırsam terk edilirim” düşüncesi o kadar baskındır ki, en baştan duygusal mesafe koyarak kendilerini korumaya çalışırlar.
Terk edilme kaygısının yoğun olduğu ilişkilerde en sık görülen sorunlardan biri duygusal dalgalanmalardır. Kişi, partnerinin en ufak davranışını bile tehdit olarak algılayabilir. Bir tartışma anında partnerin sessiz kalmayı tercih etmesi, “Kesin gidecek” şeklinde yorumlanabilir. Bu da öfke patlamalarına, pasif agresif davranışlara veya duygusal geri çekilmelere neden olabilir.
Bu kaygının çözümü, öncelikle duygunun fark edilmesi ve kaynağının anlaşılmasıyla başlar. Erken dönem deneyimleri, bağlanma stili ve güncel ilişki tercihleri üzerine çalışmak kişinin içsel güven duygusunu güçlendirir. Sağlıklı bir ilişkide birey, partnerinin varlığına tutunmadan da kendi değeriyle ayakta durabilir.
Terk edilme kaygısını yönetebilmek için çiftlerin açık iletişim kurması, sınırlarını belirlemesi ve duygularını net bir şekilde ifade etmesi gerekir. Profesyonel bir destek süreci, kişinin hem duygusal dayanıklılığını hem de ilişki içindeki davranış örüntülerini yeniden şekillendirmesine yardımcı olur.

