Psikanalist kuramcılara göre okb’nin ortaya çıkma nedenleri

Psikanalize göre semptomlar; dile dökülemeyen veya kabul edilemeyen düşüncelerin, arzuların ve çatışmaların bastırılması sonucu ortaya çıkar. Freud bu durumu; “semptom, bastırılmış olanın geri dönüşüdür” sözleriyle dile getirir.

Psikanalist kuramcılara göre okb’nin ortaya çıkma nedenleri

Psikanalize göre semptomlar; dile dökülemeyen veya kabul edilemeyen düşüncelerin, arzuların ve çatışmaların bastırılması sonucu ortaya çıkar. Freud bu durumu; “semptom, bastırılmış olanın geri dönüşüdür” sözleriyle dile getirir.

Örneğin kişi suçluluk duygusuna yol açacak bir öfkeyi veya yasak olan bir arzuyu bastırdığında, bastırılan bu malzeme konversiyon bozukluğu gibi bedensel veya obsesyonlar, fobiler gibi davranışsal bir semptom şeklinde ortaya çıkabilir. Obsesyonlar, çözümlenmemiş çatışmaların ve bastırılmış duyguların savunma mekanizmaları aracılığıyla dışa vurumudur. Freud; “obsesyonel nevroz, suçluluğa karşı bir savunmadır” sözleriyle obsesyonun savunma işlevinden bahseder.

Kabul edilemeyen cinsel veya agresif dürtüler, kişinin zihninde takıntılı düşüncelere (obsesyonlar) ve bu düşünceleri etkisizleştirmeye yönelik davranışlara (kompulsiyon) dönüştüğünde kişide OKB görülür. OKB’de en sık kullanılan savunma mekanizmaları; bastırma, izolasyon ve reaksiyon formasyondur. Kişi; bastırmada kabul edilemez bulduğu şeyleri bilinçdışına gönderir, izolasyonda düşünceyi ve duyguyu birbirinden ayırır (düşünür ama hissedemez), reaksiyon formasyonda ise bastırılan şeyleri tersine çevirir (aşırı titizlik, aşırı düzenlilik, aşırı kibarlık gibi).

Freud’un dışında pek çok psikanalist OKB’nin ortaya çıkma nedenlerini psikanalitik açıdan değerlendirir. Bu yazıda bu analistlerden bazılarının OKB’yi nasıl değerlendirdiklerini anlatmaya çalışacağım.

İlk olarak Melanie Klein’ın OKB’ye bakış açısından başlamak istiyorum. Melanie Klein, kişinin erken çocukluk döneminde sevdiği kişilere yönelik saldırgan fantezileri olduğunu ve bu fanteziler nedeniyle sevdiklerinin zarar görmesinden korktuğunu belirtir. Semptomların, kişinin bilinçdışındaki bu agresif dürtülerin yol açtığı zararı onarma girişiminden dolayı ortaya çıktığını savunur.

“Obsesif savunmalar, yok edici dürtülerden kaynaklanan kaygıyı kontrol etme çabasıdır’ diyen Klein’a göre; kişide var olan yoğun suçluluk duygusu, onarma girişimine ve kontrol takıntısına yol açar. Tekrarlayan ritüeller, işte bu hasarı onarma çabası olarak görülür.

Bir başka analist Donald Winnicott, semptomların çocukta gerçek benliğin gelişmemesi nedeniyle ortaya çıktığını söyler. “Semptomlar, gerçek benliğin konuşamadığı yerde konuşur” diyen Winnicott’a göre, çocuk gerçek ihtiyaçlarını bastırmak zorunda kaldığında ve çevresinin beklentilerine uygun “sahte bir benlik” geliştirdiğinde bastırılmış gerçek ihtiyaçları semptomlar olarak geri döner. Bu semptomlardan biri olan OKB, kişinin gerçek benliğini ifade etmek yerine dış dünyanın beklentilerine uygun davranmasının sonucu ortaya çıkar; aşırı kontrollü, düzenli olma gibi.

“Kompulsiyon, sahici olmayan bir dengeyi koruma çabasıdır” diyen Winnicott’a göre kişi, çevresiyle ilişkisini güvenli tutmak için içsel kaosunu bastırır. Ritüeller, duygusal dağılmayı önleyen yapay düzenlemeler olarak görülür. 

Bir diğer analist Wilfred Bion, semptomların düşünsel işleme yetisinin bozulması nedeniyle ortaya çıktığını belirtir. Anlamsız olan, anlamlı hale getirilmediğinde ve ham duygular işlenmediğinde bu, işlenmemiş haliyle bedende veya davranışta ortaya çıkar. 

“Düşünemeyen zihin, semptom üretir” diyen Bion’a göre; ritüeller ve obsesyonlar, kişinin tolere edemediği duyguları, dışarıya sabit ve kontrol edilebilir bir şekilde yansıtma biçimidir.

Psikanalize yeni bir bakış açısı kazandıran Jacques Lacan’a göre OKB, arzunun bastırılması ile ilgilidir. “Obsesif özne arzunun etrafında dolanır ama ona asla sahip olmaz” diyen Lacan, obsesyonel kişinin bilinçdışında Tanrı veya Süperego gibi bir otoriteye hizmet ettiğini ve arzuları kendine yasakladığını belirtir. Çünkü arzuya erişmek bilinçdışında kişinin kendini suçlu hissetmesine yol açar. Kompulsif davranışlar, bu suçluluğu yatıştırmak amacıyla ortaya çıkar. Kişi hem kompulsif davranışlarla hem de erteleme davranışları ile arzularını kontrol altında tutmaya çalışır.

Psikanalist Heinz Kohut da OKB’yi, anksiyeteyi düzenleme ve benlik bütünlüğünü koruma çabası olarak görür. 

“Obsesyonel kişi, kırılgan benliğini kompulsiyonlarla onarır” diyen Kohut’a göre; çocukluğunda aşırı eleştiri veya mükemmeliyetçi beklentilerle büyüyen çocuk, hissettiği yetersizliği dış dünyayı aşırı kontrol ederek ve/ya mükemmeliyetçi bir kendilik oluşturarak telafi etmeye çalışır. Bu bağlamda kontrol davranışları ve tekrarlayan ritüeller, kendini yeterli hissetme ve onarma çabası olarak görülür. Bu bağlamda temizlik takıntıları, içsel bir "kirlenme" korkusunu yatıştırma; simetri veya düzen takıntıları, kontrol edilemeyen bir dünyada benliği bir arada tutma çabasıdır.

Özetle; psikanalitik kurama göre Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB), derin ve çözümlenmemiş içsel çatışmaların, hasar görmüş ve bastırılmış kendiliğin, kabul edilemez olarak görülen arzu ve dürtülerin savunmalar yoluyla dışavurumudur. OKB ile çalışan terapist, kişideki bu savunmaları ve obsesif davranışları bir çözüm denemesi olarak görür, obsesyonun altındaki ihtiyaçları (güvende hissetme, onaylanma) anlamaya ve hastanın dış kontrol mekanizmaları (ritüeller) yerine “içsel güven” geliştirmesine yardımcı olmaya çalışır.
 

Psikanalitik ve psikodinamik terapide amaç; bilinçdışı çatışmaları çözme, bastırılmış malzemeleri ortaya çıkarma, işlenmemiş ve dile dökülememiş duyguların dile dökülmesini sağlama ve katı olan süperegoyu esnetme yoluyla OKB’yi tedavi etmektir. 

 

Bu makale 30 Mayıs 2025 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Emine Özdemir

2001 yılında Çukurova Üniversitesi  Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun oldu. 2017 yılında Mersin Toros Üniversitesi Psikoloji Yüksek Lisans Programını bitirdi. 2022 yılında İstanbul Rumeli Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programını tamamladı. 2012 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Aile Danışmanlığı Sertifika programını tamamladı. Yine aynı sene Prof.Dr.Şahin KESİCİ'den oyun terapisi eğitimi aldı. 2014 yılında 'Çözüm Var Sorun Yok' isimli ilk kitabı yayınlandı. 2015 yılında ise 'Suçlamayın Yol Gösterin' isimli ikinci kitabı okurlarıyla buluştu. 2015 yılında Bilişsel Davranışçı Terapi Derneğİ'nin kurucusu ve yöneticisi Prof.Dr.Hakan TÜRKÇAPAR'dan BDT Psikoterapi Kuramsal Eğitimi aldı. 2015 yılında Girne Amerikan Üniversitesi'den Doç.Dr. Linda FRAIM'den Çözüm Odaklı  Psik ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
youtube
linkedin
whatsapp
twitter
Uzm. Kl. Psk. Emine Özdemir
Uzm. Kl. Psk. Emine Özdemir
Osmaniye - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube