Menstrüasyon ergenlik ile başlayan üreme döngüsünün bir parçasıdır. Basitçe, bedeninin olası bir hamilelik için kendini hazır hale getirmesi olarak da tanımlayabiliriz. Yaklaşık her 28 günde bir tekrarlanan bu sürece ise menstrüel döngü adı verilir. Bu döngü kendi içinde bazı aşamalar içerir.
Yumurtalardan sağlıklı olan bir yumurtanın olgunlaşması ile ovulasyon başlar ve yumurta, rahme doğru yol alır. Bu esnada östrojen hormonu zirve yapar ve böylece embriyonun olgunlaşması için uygun ortam hazırlanır.
Ancak bir sonraki fazda (luteal faz) östrojen düşmeye başlar. Progesteron adlı hormon, rahmi döllenmiş olan yumurta için titizlikle hazırlar. Eğer yumurta döllenmezse, östrojen ve progesteron seviyeleri azalır ve döllenmiş yumurta için kalınlaşmış rahim, regl boyunca vücuttan atılır.
Östrojenler hem erkek hem kadınlarda bulunmakla beraber, üreme yaşında kadınlarda seviyeleri çok daha yüksek olan, adet döngüsünde rol oynayan bir çeşit hormondur. Ruh hali, zihinsel durum ve hafıza üzerinde etkisi vardır. Östrojen hormonu, beyinde serotonini artışını uyararak huzur, mutluluk, neşe ve sakinlik verir ve sosyal davranışları etkiler. Östrojenin zirve yaptığı yumurtlama günlerinde ve 1 hafta öncesinde kadınlar daha sosyal, canlı, hareketli, insan ilişkilerinde daha başarılı, motive, konuşkan, özgüvenli olabilirler. Aynı zamanda testosteron da bu dönemde artış gösterir ve cinsel istek artar. Evrimsel model bu davranış değişikliklerinin, çiftleşme ve döllenme şansını arttırmak (evrim süreci ve neslin devamını sağlamak) amacıyla ortaya çıktığını söyler.
Luteal faz boyunca menstrüasyon başlayana dek regl öncesi sendromu (PMS) dediğimiz fiziksel, somatik, bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtiler yaşanabilir. PMS döngüsel bir bozukluktur. Bu belirtiler her kadın için farklılık gösterebilir ve her kadın PMS’e sahip olmayabilir. PMS tanısı için jinekolojik bulguların, sıvı dengesinin, iştah, uyku, ağrılar ve psikolojik semptomların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Kişide hem fiziksel hem psikolojik belirtilerin birbirini izleyen 3 adet döneminde de bulunmalıdır Semptomlar başka bir teşhis ile açıklanamıyorsa ve belirtiler kişinin günlük yaşantısını, bedensel ve ruhsal yaşantısını bozacak şekilde oluyorsa PMS tanısı konulabilir.
Regl döneminden önce, aşırı yeme isteği, aşerme; önce tatlı, sonra ekşi, tuzlu yeme isteği görülebilir. Bunun sebepleriyle ilgili; vücuttaki hormon değişiklikleri nedeniyle vücudun daha fazla enerjiye ihtiyaç duyması ve serotoninin azalması şeklinde açıklamalar vardır. Dolayısıyla vücut, diğer günlere göre daha fazla kaloriye ihtiyaç duyabilir.
Davranışsal belirtiler: Yorgunluk, aşırı uyuma veya uykusuzluk, baş dönmesi, cinsel istekte değişiklik, iştahta artma (Tuzlu veya tatlı yiyeceklere aşırı istek duyma) veya azalma vb.
Psikolojik belirtiler: İrritabilite, kızgınlık, depresif ruh hali, ağlama, anksiyete, gerginlik, konsantrasyonda azalma, unutkanlık, zihin bulanıklığı, huzursuzluk, yalnızlık, öz saygıda azalma, şiddete eğilim vb.
Fiziksel belirtiler: Baş ağrısı, memelerde şişkinlik ve hassasiyet, sırt ağrısı, karın ağrısı ve şişkinlik, kilo alma, kollar ve bacaklarda ağrı, ödem, mide bulantısı, kas ve eklem ağrısı, akne vb.
BAŞ ETME
Bazı yöntemler ile özellikle hafif ve orta şiddetli PMS belirtileri hafifletilebilmektedir.
Diyet Değişikleri: Alkol, kafein (çay, kahve, kola), çikolata alımını sınırlandırmayı ya da azaltmayı içine alan diyet değişimi yapılmalıdır (özelliklede menstrüasyonun luteal fazında) (Demir ve ark. 2006).
-Doktora danışarak vitamin ve mineral desteği alınabilir.
Gevşeme Egzersizleri: Gevşeme tekniklerinden meditasyon, yoga ve masaj gibi yöntemler PMS’si olan kadınlarda yararlıdır (Braverman 2007).
-Kişinin PMS dönemi dışında, gündelik hayatında yaşadığı sorunlar, bu dönemde artmış şekilde ortaya çıkabilir. Bu nedenle duygusal/davranışsal belirtilerin yalnızca PMS'ten kaynaklandığını düşünmek yanıltıcı olacaktır.
-Duygu düzenleme becerileri, psikoterapide beden odaklı bütüncül çalışmalar, bu kişiler için faydalı olabilmektedir.
-Yeterli ve düzenli uyku gevşemek için önemli bir faktördür (Braverman 2007, Indusekhar et al. 2007).
-Düzenli egzersiz, endorfin hormonunun azalmasını engelleyerek belirtileri hafifletebilir. Duygudurumu düzenlemeye yardımcı olur.
Bir deneyim takvimi oluşturarak belirtileri not almak, kişide nelerin PMS belirtilerini arttırdığı/azalttığını anlama konusunda yardımcı olabilir.
Yapılan araştırmalar, sigara kullanımının PMS belirtilerini arttırdığını gösteriyor. Sigara kullanımını bırakma konusunda davranış müdahaleli terapiler oldukça etkili olabilmektedir.
Araştırmalar, hafif ve orta şiddetli PMS belirtileri için bilişsel davranışçı terapi müdahalelerin etkili olduğunu gösteriyor.
Şiddetli PMS yaşayan, semptomlarıyla baş edemeyen ve yaşam şekli olumsuz yönde etkilenen kadınlar bir uzmanın kontrolü altında medikal tedaviden yararlanmalıdır.
KAYNAKÇA
Öztürk S, Tanrıverdi D. Premenstrual Sendrom ve Baş etme, Anadolu Hemşirelik ve Sağlık Bilimleri Dergisi, 2010, 13(3), 57-61.
Süer N. Premenstrual Sendrom, Göztepe Tıp Dergisi 23(3),76-80, 2008.
Fuxjager, M. J., Eaton, J., Lindsay, W. R., Salwiczek, L. H., Rensel, M. A., Barske, J., Sorenson, L., Day, L. B., & Schlinger, B. A. (2015). Evolutionary patterns of adaptive acrobatics and physical performance predict expression profiles of androgen receptor – but not oestrogen receptor – in the forelimb musculature. Functional Ecology, 29(9), 1197–1208.
Sharma, K., Kansal, A., & Chopra, S. (2013). Premenstrual syndrome, body fat and bitter taste receptor gene TAS2R38 among adult Kullu females of Himachal Pradesh, India. Anthropologischer Anzeiger, 70(2), 203–219. http://www.jstor.org/stable/24253004
Lobmaier, J. S., Fischbacher, U., Wirthmüller, U., & Knoch, D. (2018). The scent of attractiveness: levels of reproductive hormones explain individual differences in women’s body odour. Proceedings: Biological Sciences, 285(1886), 1–7. https://www.jstor.org/stable/26545371
Summer BE, Fink G. Estrogen increases the density of 5-hydroxytryptamine(2A) receptors in cerebral cortex and nucleus accumbens in the female rat. J Steroid Biochem Mol Biol. 1995. Jul, 54(1-2), 15-20.