Öfke ve tedavisi

Öfke ve tedavisi

Ergenlik dönemi, çocukluktan erişkinliğe geçişin yaşandığı çok önemli bir dönemdir. Bu dönem, duygulardaki çeşitlilik ve iniş çıkışlarla da bilinir. Ergenlik döneminde yaşanan duyguların tanınması, davranışların kontrol edilmesi kısacası bu dönemin sağlıklı geçirilmesi, kişinin sonraki yaşamında toplumdaki yerinin belirlemesinde, yetişkinler arasında yerini ve konumunu alabilmesinde önemli bir yere sahiptir.

Bu dönemde yaşanabilen önemli duygulardan biri de öfkedir. Öfke duygusu üzüntü, sevgi, mutluluk,  korku gibi temel duygulardan biridir. Öfkenin birçok tanımı yapılmıştır. Öfke; sosyal yaşamda incinme, kötü muamele görme ve haksızlığa uğrama gibi dış olaylardan ve bireyin iç dünyasında yaşadığı çelişki ve çatışmalardan kaynaklanan, hoş olmayan ve rahatsızlık veren, belli bir sıklığı, yoğunluğu, süresi, ifade ediliş tarzı ve tolerans eşiği olan bir duygu durumudur. Öfke; doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere verilen son derece doğal, evrensel ve insani bir duygusal tepkidir.

Öfke duygusu yaşayan bireylerin gösterdiği davranışsal ipuçları vardır. Kas gerginliğinin artması, kaşların çatılması, yüzün kızarması, terleme, üşüme, uyuşma, boğulma hissi, ağzın kuruması, ses tonunun yükselmesi, vb. öfkenin fizyolojik belirtileri arasında sayılmaktadır. Ayrıca ateşlenme hissi, kalp atışlarının hızlanması, ellerin yumruk yapılması, dişlerin sıkılması, bazı kelimelerin vurgulanması, hakaret etme, sözlerle taş atma gibi belirtiler de görülebilmektedir.

Öfkenin tüm olumsuz sonuçlarına karşın kişiyi uyarıcı, koruyucu ve harekete geçirici işlevi de vardır. Kişi tarafından kabul edilen, anlaşılan, ifade edilmeye çalışılan bir öfke duygusu etkin, işe yarayan, üretken bir durumdur. Oysa kontrol edilemeyen, inkâr ya da bastırma ile yok sayılan bu tür duygular, kişinin hem kendisi hem de çevresi için zararlı olma potansiyeli taşımaktadır. Öfke uygun ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Ancak kontrolden çıkıp da yıkıcı hale dönüştüğünde okul ve iş hayatında, kişisel ilişkilerde ve genel yaşam kalitesinde sorunlara yol açabilmektedir. Öfkenin sonucunda kişisel işlevlerde bir bozulma oluyor, öfke uzun, yoğun ve aşırı yaşanıyorsa, uygunsuz bir şekilde ifade ediliyorsa problem oluşturabilmektedir.

Yapılan araştırmalar öfke duygusunun tam olarak tanınmasının, öfke ile sağlıklı bir şekilde başa çıkılmasının önemli olduğunu, aksi takdirde bireyin hem kendinin hem de çevresinin bu durumdan olumsuz etkileneceğini ortaya koymaktadır. Kalp, damar ve hipertansiyon hastalarında öfke düzeyinin sağlıklı bireylere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Öfkenin intihar davranışında tanısal bir işaret olduğu, yeme bozukluğunun tedavisini etkilediği ve somatizasyon geliştirmede etkili olduğu kanıtlanmıştır. Yapılan araştırmalarda öfke düzeyi ile madde bağımlılığı, dissosiyatif bozukluk ve irrassyonel düşünceler arasında anlamlı ilişki bulunmuştur.

  Tedavi sürecinde;

Birinci oturumda kişinin; öfkenin zaman zaman yaşanabilen bir duygu olduğunu anlamasını sağlamak amaçlanmaktadır.

İkinci oturumda kişinin duyguları hoşa giden ve gitmeyen duygular olarak tanımlaması ve yanında öfkeyi tetikleyen olası duyguları tanımlamasını sağlamak amaçlanmaktadır.

Üçüncü oturumda kişinin öfke duygusu ile ortaya çıkan vücut tepkilerinin farkında olmasını,  öfke durumunda rahatlamak için yapılan nefes ve gevşeme egzersizini öğrenmesini sağlamak amacıyla hareket edilmektedir.

Dördüncü oturumda kişinin öfkenin kontrol edilebilir bir duygu olduğunu fark etmesini ve öfkesini uygun yollarla ifade etme becerilerini edinmesini sağlamak amaçlanmaktadır.

Beşinci oturumda kişinin öfke ile baş etmede kullandığı yöntemleri olası sonuçları açısından değerlendirmesini, öfkeye neden olan durumlara karşı olumlu düşünce geliştirmesini sağlamak amaçlanmaktadır.

Altıncı oturumda kişinin olaylar üzerindeki kontrol ve sorumluluklarının farkına varmasına yardımcı olmak ve son oturumda öfkeyle baş etmede neler öğrendiklerini tespit etmeye yönelik etkinliklere yer verilmektedir. Bilişsel davranışçı yaklaşım ağırlıklı olarak kullanılmaktadır.

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Ayşe Şeyma Civelek

2016 yılında Atatürk Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Bölümünü okumuş ve onur öğrencisi olarak mezun olmuştur. 3 sene özel bir klinikte danışan gördükten sonra 4 senedir çeşitli il ve devlet kurumlarında görev almaktadır. 4 sene ardından Sakarya’da danışan görmeye devam etmektedir.

 2016-2017 senesinde Uludağ Üniversitesinden Aile Danışmanlığı eğitimi almıştır.

 2016-2018 senelerinde Hakan TÜRKÇAPAR ve ekibinden Bilişsel ve Davranışçı Terapi 1. Ve 2. Modül eğitimlerini almıştır.

 2017-2018 senesinde Uluslararası Psikologlar Derneğinden Oyun Terapisi Eğitimi almıştır. 

Etiketler
Öfke
Psk. Ayşe Şeyma Civelek
Psk. Ayşe Şeyma Civelek
Sakarya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube