Panik atak ve panik bozukluk hakkında

Panik atak ve panik bozukluk hakkında

Panik Atak

İnsanlarda görülen diğer pek çok psikolojik rahatsızlık gibi panik atak da biyolojik ve çevresel etkenlerden etkilenmektedir. Bu nedenle rahatsızlığı tek bir nedene bağlamak yanlış olacaktır.

Panik atak yaşayanları en çok yoran ve hayat kalitelerini en çok etkil eyen durum şüphesiz ki “ya tekrar panik atak geçirirsem” duygusudur. Bu duygu beynimizde bulunan ve korktuğumuz olaylardan kaçınmamızdan sorumlu olan prefrontal korteks, beyin sapı ve limbik sistem ile bağlantılıdır. Panik atakta en çok sorumlu tutulan nörotransmitterler nöroadrenalin ve serotonindir. Bu nedenle psikiyatristlerin yazmış olduğu ilaçlar, bu maddeler üzerinde etki etmeyi hedeflemekte ve bize tedavide yardımcı olmaktadır. Ancak sadece ilaç tedavisi yeterli olmamaktadır. Hatta sadece ilaç tedavisi rahatsızlığın nüksetme ihtimalini arttırmaktadır.

Neden “ya tekrar bu şekilde hastalanırsam/ bu rahatsızlık ya tekrar ederse” şeklinde düşündüğümüzden kısaca bahsedeceğim. Beyinde bu konu ile ilgili 3 bölge bulunmaktadır. Bunlardan ilki beynimizin hafıza ve öğrenmeden sorumlu kütüphanesi olan hipokampüstür. İkincisi ise Amigdaladır. Amigdala beynimizin alarm sistemi gibidir, korku ve öfkeden sorumludur. Son bölge olan korteks ise beynimizin istemli hareketlerini yapmamızı sağlayan kısmıdır. Amigdala, hipokampüsten aldığı bilgilerle, korteksle bağlantı kurarak bizi korumaktadır. Bize zarar verebilecek bir durum ortaya çıktığında kaygı reaksiyonunu tetikleyerek bizi kaçmaya zorlar. Bu sayede bizi korumuş olur.

Panik bozuklukta Amigdala; her şeyden şüphe eden ve panik halindeki bir güvenlik görevlisidir. Her kaçışı bir kurtuluş olarak beynin kütüphanesine kodlamaktadır. Panik atakta bu kodlamalardan dolayı Hipokampüs yanlış bilgilerle dolmaktadır. İlaçlar Amigdalaya müdahale ederek bu güvenlik görevlisini sakinleştirmiş, yeni düşünce ve davranış stratejilerini danışana kazandırabilecek düzeye çekmiş olur.

Panik bozukluk 14 yaşın altında çok az görülmekle beraber, çocuklarda ayrılma anksiyetesi ve okul fobisi şeklinde kendini göstermektedir. Ergenlerde ise çok gergin olma, iç sıkılması, çarpıntılar şeklinde ifade edilir. Çarpıntıya ek olarak baş dönmesi, nefes darlığı şeklinde belirtiler görülmektedir. Terapist ile danışan arasında iyi bir terapötik ilişki sağlanırsa tedavisi oldukça kolay bir rahatsızlıktır.

Panik atak yaşayan kişilerin, geçmişten bu yana kaygılı oldukları görülmektedir. Buna ek olarak panik atak geçiren kişilerin ailelerinde de bu rahatsızlığa sık rastlanmaktadır. Korkular genler dışında öğrenme ile de beyne kodlanabilir. Panik atak da birey kaygılanma ihtimalinden kaygılanmaktadır. Bu da bu ihtimali felaketleştirmek ve olacağına yüzde yüz inanmaktan kaynaklanmaktadır.

Kaygı bireyin hayatta kalmasına yardımcı olan bir şeyken panik atak rahatsızlığında bireyin hayatını zorlaştıran bir unsur haline dönüşür. Kaygı ne zaman anormaldir diye bakacak olursak, her şeyde olduğu gibi fazla yaşandığı ve kişiye zarar verdiği durumlarda diyebiliriz.

Yaşanan kaygı durumu panik atak yaşamamış biri için anlaşılmaz, saçma veya abartılı olabilir. Ancak lütfen “Kaygılanma, kaygılanacak ne var?” şeklinde cümleler kurmayın. Nedenini şu şekilde izah edeyim. Kalp krizi geçirmiş bir hastayı düşünelim. Doktor onu taburcu ederken “Hiç kaygılanmayacaksın, yoksa tekrar kalp krizi geçirirsin.” demiş olsun. Bu hastaya günlük bir kaygı durumunda ne olur? Evet, tekrar kalp krizi geçirir.

Panik atak geçiren bireyler hastaneye gittiklerinde genellikle herhangi bir sağlık sorunları olmadığını duyarlar. Peki böyle bir durumda kendiniz olsanız ne olurdu? Bir dakikanızı ayırıp düşünün. Nefes alamıyor, boğuluyor gibi hissediyorsunuz. Kollarınız, bacaklarınız uyuşuyor. Bir doktora gidiyorsunuz. “Bir şeyiniz yok” diyor. Ne düşünürdünüz? İki cevabı var: Ya bu doktorlar beni anlamıyorlar ya da bende bir şey olmuyor ama bana oluyormuş gibi geliyor. Bu durumlarda da ya öleceğinizi veya çıldıracağınızı/ kontrolünüzü kaybedeceğinizi düşünürsünüz.

Panik atak durumunda kişi, siz tehlike anında neler yapıyor/ hissediyorsanız onu yapıyor/ hissediyor. Yani; panik atak durumundaki kişi abartılı bir şey yapmıyor.

Panik atağı tetikleyen durumu sormak terapide önemlidir. Ataktan hemen önce yaşanan olay aslında bardağı taşıran son damladır. Yani tek etken son damla değildir. Peki bardak yani şemalarımız, olayı nasıl etkiler? Şemalarımız olaylara bakış açımızdır. Yani olayları nasıl yorumladığımızdır. Bu şemalar ortaya çıkan doğru veya yanlış düşünceleri etkinleştirir. Yani diğer olaylar ile dolmuş olan ve şemamızı tetikleyen herhangi bir olay sayesinde nur topu gibi bir atağımız ortaya çıkmış oluyor.

Anne karnından itibaren panik anlarına verdiğimiz iki tepki vardır. Bunlar kaçınmak ve güvenlik sağlayıcı nesne veya kişilerdir. Ancak panik atakta bu iki yolun seçimi de rahatsızlığın pekişmesinden ve anlık rahatlamadan başka bir işe yaramaz.

Yaşadıklarınızın uydurma/abartma vb. hisler olmadığını biliyoruz. Peki o zaman gerçek kalp krizi değilse ne yaşıyorsunuz? Yaşadığınız herhangi bir şemanızı tetikleyen bir durum üzerine hissetmiş olduğunuz kaygı dolayısıyla sık nefes alışınızdan kaynaklanan bir atak. Bu atak sırasında fazla oksijen alımı değil fazla karbondioksit atımı sizi rahatsız eden durumu ortaya çıkarır. Aşırı nefes alınması, tıptaki adıyla hiperventilasyon, kandaki karbondioksit seviyesini azaltır. Karbondioksit atımı ile kandaki asit miktarı da düşer ve kan alkali hale gelir. Bu durum bazı kan damarlarında daralmaya ve beyne giden kan miktarının azalmasına yol açar. Ayrıca çok oksijen alımına rağmen dokulara bırakılan oksijen miktarının azalır. Bu durumlar sonucunda; baş dönmesi, sersemlik, nefes darlığı, görmede bulanıklık, kalp atımında artma, kollarda ve bacaklarda kasılma ile hissizlik ortaya çıkar. Bu belirtileri de panik atak olarak adlandırmaktayız.

Bu makale 6 Aralık 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Ebru Çiftçi

Uzman Klinik Psikolog Ebru Çiftçi 1993 yılında İstanbul'da doğmuştur. 2017 yılında İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Çeşitli üniversitelerden Stres ve öfke yönetimi, Aile danışmanlığı, Çocuklarda oyun terapisi, Çocuklarda resim analizi, işaret dili sertifikaları bulunmaktadır. Yüksek lisans eğitimini de başarıyla tamamlayarak Uzman Psikolog unvanının sahibi olmuştur.

Uzman Klinik Psikolog Ebru Çiftçi, Şu anda Denizli'de Remedy Psikoloji merkezinde çalışmalarına devam etmektedir.

Etiketler
Panik
Uzm. Kl. Psk. Ebru Çiftçi
Uzm. Kl. Psk. Ebru Çiftçi
Denizli - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube