Panik Atak ve Anksiyete Atağı
Bir öğrenci düşünelim. Üniversitede aldığı bir dersin görevi olarak bir sunum yapacak.
Oldukça iyi de hazırlandı ve sunum günü geldi.
Sunuma başlamadan hemen evvel ve sunumun başlarında kalp atışlarının hızlandığını fark ediyor.
Ellerinde ve sesinde titremeler oluşuyor. Biraz terliyor ve üstelik nefes darlığı yaşıyor.
Bu öğrencinin deneyimlediği duygu kaygı (anksiyete) ve yaşadığı fiziksel semptomlarla birlikte deneyimlediği ise bir anksiyete atağı.
Şimdi bir başkasını düşünelim.
Bu kişi akşam vakti evinde TV izliyor. Oldukça sıradan ve rutin bir akşam olsun.
Ancak birden bire göğsünde bir ağrı oluşuyor ve kalp atışları hızlanıyor.
Terlemeler, titremeler veya uyuşmalarla kendini oldukça rahatsız edici bir deneyimin içinde buluyor.
Ölüyor olduğunu düşündürecek seviyede bir panik haline de bürününce bu kişi artık bir panik atak geçiriyor.
Bu iki örnekte de yaşanan duygu aynı: Kaygı.
Peki bu iki atağın arasındaki fark nedir?
Belki fark etmemiş olabilirsiniz ancak ilk örnekteki kaygıyı tetikleyen unsur bir sunumdu.
Kişi, bir uyaranla karşı karşıya kaldı ve bu uyaranı ve sonuçlarını olumsuz değerlendirmiş olacak ki kaygı tetiklendi ve bir atağa dönüştü.
Ne var ki ikinci örnekte hiçbir uyaran yoktu.
Kişi gayet hayatının akışında, herhangi bir olumsuz değerlendirdiği bir uyaran yokken kaygı tetiklendi ve yine benzer fiziksel semptomlarla bir atak yaşadı.
Her ikisi de bunaltıcı, rahatsız edici ve benzer fiziksel sonuçlarla yaşanan oldukça olumsuz deneyimlerdir.
Ancak aradaki ayrımı bilmenin önemi, kişinin hangi sorunla karşı karşıya olduğunun net bir ayrımına varmasıdır.
Böylece doğru tedavi protokolünü takip ederek, doğru yardıma ulaşır.
Tanı kriterlerinde geçmese de kaygı bozukluklarında gözlemlenen kaygı atakları yoğun bir korku ve endişeler ile karakterize edilebilir.
Görüldüğü üzre panik atak, herhangi bur uyaran ve tetikleyici olmadan ortaya çıkan yoğun bir korku ve dehşet halidir.
Dolayısıyla, her kaygı yaşadığınız atak değildir. Her atak da panik atak değildir.
Aradaki ayrımla deneyimlerinizi daha doğru tanımlamak ve şikayetlerinizin kaynağını anlamak kolaylaşır.
Unutmayın ki farkındalık, değişimin anahtarıdır.
