Doktorsitesi.com

Modern Yetişkinin Zihni: Sürekli Meşgul Olmanın Görünmeyen Psikolojik Bedeli

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
13 Aralık 20259 görüntülenme
Randevu Al
Yetişkinlik, çoğu zaman “bitmeyen işler”in, “sürekli yetişmeye çalışma”nın ve “zihnin bir türlü susmaması”nın dönemi gibi hissedilir. Sabah uyanırız, daha gözümüzü tam açmadan zihnimiz konuşmaya başlar: “Bugün şunu da halletmelisin… Dünkü konuşmayı fazla mı düşündün… Bak, yarın da şu var…”
Modern Yetişkinin Zihni: Sürekli Meşgul Olmanın Görünmeyen Psikolojik Bedeli

Birçoğumuz yorgunluğun bedenden değil, zihnin hiç durmadan çalışmasından geldiğini fark ederiz.

Bilimsel olarak biliyoruz ki insan zihni, geçmişte takılı kalmaya ve geleceği kontrol etmeye meyillidir. Bunun sebebi beynin güvenlik sistemi: Amigdala, olası tehditleri taramak üzerine kuruludur. Bu yüzden “şu an ne oluyor?” sorusundan çok “ya bir şey olursa?” sorusuyla ilgilenir. Modern hayatın hızında bu alarm sistemi fazla çalışır, biz de buna “kaygı”, “yorgunluk”, “tükenmişlik” deriz.

Yetişkin psikolojisinde en temel zorlanmalardan biri, zihnin sürekli meşgul olmasıdır. İnsan zihni yalnızca işlerini değil; geçmiş konuşmaları, yanlış giden ilişkileri, gelecekteki ihtimalleri, yapılmayanları, yetişmeyenleri, hatta ihtimali bile olmayan kötü senaryoları sakız gibi çiğner. Bu, bir karakter özelliği değil; beynin hayatta kalma stratejisidir. Ancak sürekli aktif kalan bir zihnin bedeli vardır: şu anı kaçırmak.

Modern yetişkinin en büyük sorunu bu olabilir: Zihin hep bir sonraki anın endişesiyle meşgulken, şu anın huzurunu hissedemez hâle gelmek. Psikoloji bunu “zihinsel aşırı yüklenme” olarak tanımlar. Bu yüklenmenin belirtileri çoğu zaman tanıdık gelir:

– Bir şey yaparken başka bir şey düşünmek
– Bir türlü rahatlayamamak
– Uyumakta zorlanmak
– Neden olduğunu bilmediğimiz bir huzursuzluk
– Sürekli tetikte hissetme
– Hiçbir şey yapmadığımız hâlde tükenmişlik

Zamanla zihnin bu hali normalleşir. İnsan kendi yorgunluğuna alışır, kendini duymamaya başlar. Fakat bilim burada önemli bir gerçeği gösterir: Beyin dinlenmeden işleyemez. Araştırmalar zihnin boşluk anlarına ihtiyaç duyduğunu, bu anlarda hafızayı düzenlediğini, duyguları işlediğini, karar verme süreçlerini güçlendirdiğini gösterir. Yani durmak, aslında üretkenliğin de temelidir.

Peki yetişkin neden duramaz? Çünkü zihnin sessizliği, çoğu zaman duyguların sesini yükseltir. Kaçtığımız şey çoğu zaman iş değil, hislerdir. Üzüntü, kırgınlık, belirsizlik, korku… Zihin meşgul oldukça bu duyguları bastırmak kolaylaşır. Birçok yetişkin bu yüzden kendini “hep bir şeylerle meşgul” tutar. Çünkü bazen en zor olan, kendimizle baş başa kalmaktır.

Psikoloji burada önemli bir kavramdan bahseder: duygusal kaçınma. Yetişkinlerin büyük kısmı aslında duygularından değil, o duyguların yaratacağı içsel rahatsızlıktan kaçar. Oysa bilimsel olarak biliyoruz ki duygu kaçınıldıkça büyür, durdukça çözülür. Bu yüzden bazen bütün çözümlerden önce gelen şey, durup o duyguyu fark etmektir.

Modern yetişkinliğin en büyük sınavı, zihinsel gürültüyü azaltıp içsel alan açabilmektir. Bu alan, meditasyonla olabilir, yürüyüşle olabilir, nefesle olabilir, bazen de yalnızca telefonu bir süre kapatmakla. Bu bir moda değil; sinir sisteminin ihtiyaç duyduğu bir düzenlemedir.

Vagus siniri üzerindeki çalışmalar, nefes alıp verme düzeninin bile sinir sistemini sakinleştirdiğini gösterir. Yani insanın zihni için yaptığı her küçük mola, beyinde fizyolojik karşılık bulan bir onarımdır.

Belki de yetişkinlikte en iyileştirici şey, kendi zihnimizi seyredebilme becerisidir. “Bu düşünce gerçek mi?”, “Bu his nereden geliyor?”, “Şu an kendimi neden sıkışmış hissediyorum?” diye sormak… Bu sorular, zihni susturmak için değil; zihnin çalışma biçimini anlamak içindir. Çünkü anlaşılan şey, artık otomatik olarak yönetmez bizi.

Yetişkinlikte fark ettiğim bir şey var: İnsan zihni ne kadar meşgulse, ruhu o kadar yalnızdır. Zihin doldukça duygulara yer kalmaz, niyetler kaybolur, ilişkiler yorulur. İnsan kendini tanıyamamaya başlar. Bu yüzden zihni yavaşlatmak bir lüks değil; bir gerekliliktir.

Ve kabul etmek gerekir ki kimse bu meşguliyeti isteyerek yaşamıyor. Hepimiz hayatta kalmaya, yetişmeye, yetmeye çalışıyoruz. Ama bazen kendimize şunu hatırlatmak gerekiyor:
Hayat yalnızca hızla değil, fark ederek de yaşanır.

Zihni biraz yavaşlatmak, hayata biraz yaklaşmaktır.

Belki de bu yüzden yetişkinlik, bir şeyi bitirmekten çok bir şeyi fark etmeyi gerektiriyor:
Zihnimiz bir makine değil.

Dinlenmeye, boşluklara, sessizliğe, kendine gelecek alanlara ihtiyacı var.

Ve en çok da, hissetmeye.

Çünkü zihnin sustuğu yerde, insan kendini duymaya başlar.

Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz, 1983 yılında Ankara’da doğmuştur. Psikoloji alanındaki eğitimini tamamlayarak Türkiye’de pedagojik diplomaya sahip nadir uzmanlardan biri olmuştur. Genel psikoloji alanında yüksek lisans yapmış, eğitim sürecinde okul, huzurevi ve hastane gibi farklı kurumlarda stajlar gerçekleştirmiştir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.