Kişilik gelişiminde farklı modeller biyopsikososyal model ve biyomedikal model

Sağlık Psikolojisi, 1970'lerden itibaren bireyin iyilik halini, sadece bedensel değil, aynı zamanda ruh ve beden bütünlüğünü içeren bir perspektifle ele almıştır. Genetik etkileşimlerle birlikte, Biyopsikososyal Model ve Biyomedikal Model, hastalıkların ortaya çıkışını farklı açılardan ele almaktadır. Biyomedikal Model: Hastalıkların temel nedeni olarak organik bozulmaları savunur. Sadece biyolojik süreçlere odaklanır, çevre ve toplumsal ilişkileri göz ardı eder. Bilimsel pozitivist bakış açısını benimser ve objektif bir gözlemle hastalıkları açıklar. Sağlık ve refah düzeyini toplumsal olarak geliştirmeme eğilimindedir. Biyopsikososyal Model: Hastalıkların karmaşık etkileşimlerle geliştiğini vurgular, genetik etkenleri ön plana çıkarır. Biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörleri ele alır, bunların birbirinden ayrılamayacağını savunur. Tıp ve psikoloji disiplinlerini birleştirir, multidisipliner bir yaklaşım sunar. Hastayı dinler, bireysel öyküyü önemser ve tedavide aktif rol alır. Sonuç olarak, Biyopsikososyal Model, genetik etkileşimlerin ötesine geçerek hastalıkların çok boyutlu etkenleri üzerinde durur. Bu model, bireyin içsel ve çevresel faktörlerini birleştirirken, Biyomedikal Model'in sınırlamalarını aşarak insan odaklı sağlık hizmetlerine yeni bir perspektif sunar.

Kişilik gelişiminde farklı modeller biyopsikososyal model ve biyomedikal model

Biyopsikososyal Model ve Biyomedikal Model’in karşılaştırılması

            Sağlık Psikolojisi; 1970li yıllardan itibaren bireyin iyilik hali, yalnızca bedensel bir iyilik halinden öte, ruh ve beden bütünlüğünün ‘’iyilik halini’’ içermektedir. Sağlık Psikolojisi yalnızca bireysel hastalık sürecini değil aynı zamanda halk sağlığını koruyan ve gidişatını da takip eden bilimsel bir araştırma alanıdır. Gen, kalıtım etkileşimiyle birlikte, aynı zamanda hastalık yapıcı çeşitli genlerin her bir insanda var olmasına rağmen,  her bir insanda görülmemesi Sağlık Psikolojsi’nin çalışma alanlarındandır. Genlerin etkisi ve aynı zamanda tüm insanlarda bu genlerin aktive olmaması Biyopsikososyal Modeli ve Biyomedikal Model’i karşı karşıya getirmiştir.

            Biyomedikal Model; hastalıkların ortaya çıkışında bir organik varlık olan insanın, vücudunda meydana gelen bozulmalardan meydana geldiğini savunmaktadır. Bu modele göre, insanda meydana gelen her türlü hastalık somatiktir yani vücutta meydana gelen kimyasal düzensizlikler, lezyonlar hastalıkların tek sebebidir. Hastalıkları açıklamada yalnızca biyolojik süreçler yeterlidir. Savına dayanmaktadır. Çevre, toplum ilişkisi göz ardı edilmektedir. Patoloji, vücutta meydana gelen anormaliler olarak tanımlanmaktadır.

            Biyomedikal Model’in en önemli katkısı ise, bilimsel pozitivist bir bakış açısının ortaya çıkması ve hastalığın süreçlerinin objektif bir gözle izlenmesini sağlamasıdır. Bunun yanı sıra Biyomedikal Model sayesinde hastalıklar için iyileştirici tedaviler geliştirildi.

Ancak, bu bakışta yalnızca hastalığın iyileştirilmesi amaçlanmıştır. Sağlık ve refah düzeyi toplumsal ya da kitlesel oranda geliştirilememiştir. Buna ek olarak, birey bütünlüğüne ruh ve beden sağlığının dahil edilmesiyle bu model yetersiz kalmıştır. Stressörlerin gen aktivasyonuna etkisini gösteren çalışmalar da bu modelin eksik kaldığı noktaları göstermektedir.

Biyomedikal Model’in odaklanmadığı çevre, kültür, alışkanlıklarla biyolojiyi birleştiren Biyopsikososyal Model ortaya çıkmıştır.

            Biyopsikososyal Model ilk olarak George L. Engel tarafından ortaya konmuştur. Bu modelde hastalığın karmaşık etkileşimlerle hastalıkların nasıl geliştiği gösterilir. Bu modeli, ‘’ Hastalık Modeli’’ ve ‘’ Biyomedikal Model’’ dışına atan bu modelin hastalıkların çıkışının yalnızca insan vücudunda meydana gelen hücresel boyutta bozulmaların ötesine götürmesidir.

Biyopsikososyal yaklaşımda ise beyin ve çevresel organların birleşmesi ve bir bütün içerisinde çevreden fiziksel uyarılara tepki vermesi ve sosyal değişkenlere göre uyum sağlaması temeline dayanmaktadır.

Biyopsikososyal Model kapsamında, biyolojik faktörler ( gen, biyokimyasal, genetik miras vb.) psikolojik faktörler ( kişilik, duygulanım, davranış vb.) ve sosyal faktörler ( kültür, gelenek, sosyoekonomik durum vb.) ele alınmaktadır. Ayrıca bu modele göre, tüm bu unsurlar birlikte değerlendirilmelidir. Bir unsur bir diğerinden ayrılamaz ve ayrı bir şekilde sınıflandırılamaz. Bu model ile birlikte yalnızca tıbbı kayıt bilgisi alınmaz bunun yanında çeşitli bilimlerle de etkileşim içerisinde çalışılacak bir ortak havuz oluşturulmaktadır.

İnsan psikolojisinin, insan bedeni üzerindeki etkilerini göz önünde tutmaktadır yani bu modele göre ruh ve beden ayrımı yapılmamaktadır bu da Biyopsikososyal Modeli diğer tıp ve psikoloji disiplinlerinden ayrı bir yere koyar.

Bu modele göre bir klinisyen yalnızca tanı koyan kişi değildir aynı zamanda tedavi sürecinde aktif, destekleyici bir role sahiptir. İyi bir uzman, hastanın içerisinde bulunduğu toplumu ve koşulları iyi analiz edebilme ve bu koşulların hasta üzerindeki olası etkilerini tahmin edebilen kişidir. Hastayı dinler, etiketleme ve genelleme yapmaktan kaçınır. Hastanın ihtiyacına yönelik tedavi yöntemini bulmaya çalışır. Bu model, yalnızca doktor odaklı bir model değildir. Hasta ve doktor etkileşimini en üst noktaya çıkarır. Bunun nedeni ise her bir hastanın kendine ait düşüncesi, duyguları ve kendi öz-yaşam öyküsüne sahip olmasıdır. Genellemeler ile birlikte tüm bu özellikler yitirilmektedir.

Biyopsikososyal Model, Biyomedikal Modelin açıklamakta yetersiz kaldığı stressörleri yani gen tetikleyicilerini açıklamakta önemli bir bakış açısı sunar. Örneğin, bir insan depresyona neden olan genleri taşıyabilir. Bu durum da bu kişinin depresyona yatkınlığını arttırır. Biyomedikal Model’in buraya kadar açıkladığı durumu Biyopsikososyal Model daha ileriye taşır. Evet, bu kişi depresyona yatkındır ancak, depresyonun ortaya çıkışında aile hayatı, sosyal hayatındaki stres düzeyi, sorunlarla baş etme becerisi, hayat kalitesi. Depresyonun ortaya çıkmasında etkilidir. Bir birey optimal refah ve sağlık koşullarına sahipse, bireyde bulunan depresyondan sorumlu genler tetiklenmeyebilir. Bunun sonucunda birey depresyona yakalanmayabilir. Biyomedikal ve diğer modellerin pragmatik (kadersel) görüşünden daha insancıl bir noktadadır. Bu depresyon örneği farklı patolojiler için de verilebilir. Patolojinin bir diğer ucu olan şizofreni hastalığının prognozunda bile genetik yatkınlık hastalıkta tek bir neden değildir. Bu hastalıkta da bireyin psikolojik durumu ve çevre ile etkileşimi hastalığın seyrinde ve çıkışında önemli bir rol oynar. Bu karşılaştırmaları içeren Bayram Demir’in ‘’Sağlığın Kavramsallaştırılması ve İnsan Odaklı Sağlık Hizmetlerinde Kalite ve Akreditasyon Perspektifi’’ adlı yazısındaki tablo aşağıda bulunmaktadır.

Sonuç olarak, sağlık gelişen disiplinler bireyin refahını ve iyilik halini gözetmektedir.  Bir model bir diğerinin eleştirisi ve diğer modelin eksik kaldığı noktaların geliştirilmesi sonucunda oluşturulmaktadır. İnsanın gelişimi ile birlikte biyopsikososyal modelin eksik kalacağı noktalar da bir diğer model ile geliştirilecektir. Multidisipliner bakışın önem kazanmasıyla birlikte sadece biyoloji sadece psikoloji gibi tek bir konu odağında çalışmaların günümüz insanını anlamada ve sorunlarını açıklamada yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu nedenle sadece Biyomedikal Modeldeki gibi tek bir görüş odağında gelişen modeller yerine eklektik yaklaşıma sahip Biyopsikososyal Model gibi modeller değişerek ve dönüşerek insanlığın gidişatına yön verecektir.

Psikolog Özge Akgün

Referanslar

Demir, B. (2020). Sağlığın Kavramsallaştırılması ve İnsan Odaklı Sağlık. İnsan&İnsan, 67-68.

James S. Larson, “The Conceptualization of Health”, Medical Care Research Review, 56/2 (1999), s.125; Encyclopedia of Sociology, Donald E. Stull, 2000, “Health and the Life Course”

Yanık, M. Biyopsikososyal Model  ve Doğru Nefes Alıp Verebilme. PROF. DR. MEDAİM YANIK PSİKİYATRİ VE PSİKOTERAPİ KLİNİĞİ: http://www.medaimyanikklinigi.com/biyopsikososyal-model-ve-dogru-nefes-alip-verebilme/ adresinden alınmıştır

Dr. Selman, D. (2015). Biyopsikososyal Yaklaşım.

 

Bu makale 25 Ocak 2024 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Özge Akgün

Psikolog Özge Akgün. Çankaya Üniversitesi Psikoloji %100 İngilizce Bölümünü Onur Öğrencisi olarak bitirerek Psikolog unvanı almaya hak kazanmıştır. Lisans eğitimi süresince insan hayatına dokunmadan, insan ile çalışılamayacağına inandığı için gönüllü bir şekilde çeşitli derneklerde görev almıştır. Bunlar; Türk Psikologlar Derneği Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Öğrenci Komisyonu Ekip Sorumluluğu (6 ay) Genç Psikologlar Meclisi Psi’us Fikiryum Dergi Yazarlığı, Toplum Gönüllüleri Vakfı ile yürütülen Eğitimde Fırsat Eşitsizliği Projesi kapsamında mentörlük ve çok sayıda dernek üyeliği ile devam etmiştir. Aynı zamanda Prof.Dr. Ertuğrul Köroğlu’nun kurmuş olduğu Boylam Psikiyatri Hastanesi’nde Psikiyatri ve Amatem kısmında 5 hafta süren Klinik Görüşme, Psikopatolojik belirti tanıma, mesleki beceri kazandırma eğitimlerine katılıp psiki ...

Psk. Özge Akgün
Psk. Özge Akgün
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube