Kazananın Olmadığı Tartışmalar: Haklı Çıkılan Ama Kaybedilen Anlar

Kazananın olmadığı tartışmalarda taraflar çoğu zaman pozisyonlarını savunmaya odaklanır. Dinlemek yerini kanıtlamaya, anlamak yerini cevap yetiştirmeye bırakır. Tartışma ilerledikçe mesele başlangıçtaki konu olmaktan çıkar; geçmiş kırgınlıklar, birikmiş duygular ve eski hesaplar devreye girer. Bu noktada tartışma çözüm üretmez, yalnızca yük boşaltır.
Bu tür çatışmaların temelinde genellikle görülme ve duyulma ihtiyacı vardır. Kişi, haklı çıkmakla değil; varlığının ve duygusunun fark edilmesiyle rahatlayacaktır. Ancak bu ihtiyaç dile getirilmediğinde, tartışma bir mücadele alanına dönüşür. Her cümle, karşı tarafın alanını daraltır.
Kazananın olmadığı tartışmaların en belirgin etkisi, duygusal yorgunluktur. Tartışma bittiğinde bir sessizlik oluşur; ancak bu sessizlik rahatlatıcı değil, ağırdır. Taraflar konuşmayı bırakır ama mesele kapanmaz. Aksine, ilişki içinde yeni bir mesafe oluşur.
Psikolojik danışmanlık sürecinde bu tartışmalar ele alınırken, “kim haklıydı?” sorusu geri planda tutulur. Asıl odak, tartışmanın neyi temsil ettiğidir. Çoğu zaman bu çatışmalar, ifade edilemeyen ihtiyaçların dolaylı bir anlatımıdır. Kişi ne istediğini değil; neye tahammül edemediğini anlatır.
Sağlıklı ilişkilerde tartışma, bağa zarar vermek zorunda değildir. Ancak bunun için tarafların kazanmak yerine anlamayı seçmesi gerekir. Tartışmanın amacı üstün gelmek değil; temas kurabilmek olduğunda, çatışma onarıcı bir sürece dönüşebilir.
Kazananın olmadığı tartışmalardan çıkmanın yolu, son sözü söylemekten değil; doğru yerde durabilmekten geçer. İlişkiler, tartışmaları kimin kazandığıyla değil; bu tartışmalardan nasıl çıktıklarıyla şekillenir.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

