Doktorsitesi.com

Geç Kalmış Tepkiler: İnsan Neden O Anda Değil, Sonradan Üzülür ya da Öfkelenir?

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
20 Aralık 202511 görüntülenme
Randevu Al
Birçok insan benzer bir deneyim yaşar: Bir olay olur, kişi o an sakin kalır, hatta hiçbir şey hissetmediğini düşünür. Günler ya da haftalar sonra ise yoğun bir üzüntü, öfke ya da pişmanlık ortaya çıkar. “Asıl şimdi fark ediyorum” cümlesi bu durumun en net ifadesidir. Psikolojide bu olgu, duyguların gecikmeli işlenmesi ile açıklanır.
Geç Kalmış Tepkiler: İnsan Neden O Anda Değil, Sonradan Üzülür ya da Öfkelenir?

Duygular her zaman olayla eş zamanlı ortaya çıkmaz. Özellikle yoğun stres, şaşkınlık ya da tehdit algısı içeren durumlarda beyin önceliği hayatta kalmaya verir. Limbik sistem ve özellikle amigdala, tehlike algısında hızlı kararlar alırken; duygunun derinlemesine işlenmesi ertelenir. Bu nedenle kişi olay anında “donuk” hissedebilir.

Bu durum sıklıkla travmatik olmayan ama sarsıcı deneyimlerde görülür. Örneğin bir eleştiri, bir ayrılık, beklenmedik bir hayal kırıklığı. Kişi o an güçlü durmak, ağlamamak, ortamı idare etmek zorunda hissedebilir. Beyin bu durumda duyguyu askıya alır. Ancak askıya alınan duygu yok olmaz; yalnızca uygun zamanı bekler.

Geç gelen duyguların bir diğer nedeni öğrenilmiş duygusal bastırmadır. Çocukluk döneminde “abartma”, “geçer”, “buna mı üzülüyorsun?” gibi mesajlar alan bireyler, duygularını anında fark etmekte zorlanabilir. Duyguyu tanımlama ve ifade etme becerisi yeterince gelişmediğinde, duygu bilinç düzeyine geç ulaşır.

Psikanalitik kuramda bu durum, savunma mekanizmalarıyla ilişkilendirilir. Özellikle inkâr, bastırma ve entelektüelleştirme sık kullanılır. Kişi olayı mantıksal olarak açıklayabilir, nedenlerini sıralayabilir ama duygusal temas kuramaz. Bu temas, güvenli hissettiğinde ve zihinsel savunmalar gevşediğinde ortaya çıkar.

Nörobilimsel olarak bakıldığında, duyguların geç gelmesi beynin bilgi işleme hızlarıyla da ilişkilidir. Hızlı tepkiler daha çok alt beyin yapılarıyla; duygusal anlamlandırma ise kortikal alanlarla ilişkilidir. Bu nedenle “anlamak” ile “hissetmek” her zaman aynı anda gerçekleşmez.

Geç gelen öfke özellikle kişilerarası ilişkilerde belirgindir. Kişi sınırlarının ihlal edildiğini o an fark etmeyebilir. Sosyal uyum, karşı tarafı üzmeme isteği ya da çatışmadan kaçınma davranışı duygunun önüne geçer. Ancak sınır ihlali zihinsel olarak işlendiğinde öfke ortaya çıkar. Bu öfke bazen kendine, bazen geçmişteki kişiye yönelir.

Bu durum kişinin kendini suçlamasına yol açabilir: “Neden o an tepki vermedim?” Oysa psikolojik açıdan bu, zayıflık değil; sinir sisteminin koruyucu bir yanıtıdır. Beyin, o anki kapasiteye göre en güvenli yolu seçmiştir.

Terapi sürecinde geç gelen duygular oldukça kıymetli ipuçları sunar. Bu duygular, kişinin bastırdığı ihtiyaçları, söyleyemediklerini ve fark edemediği sınırlarını gösterir. Bu nedenle amaç, “neden geç geldi?” sorusundan çok “bu duygu bana ne anlatıyor?” sorusunu sormaktır.

Geç gelen duygularla çalışırken en önemli nokta, onları geçersizleştirmemektir. Zamanlaması ne olursa olsun, her duygu anlamlıdır. Duygular takvimle değil, güvenle ortaya çıkar. Kişi kendini güvende hissettiğinde, zihni yavaşladığında, beden gevşediğinde duygular yüzeye çıkar.

Sonuç olarak, duyguların geç gelmesi insan olmanın doğal bir parçasıdır. Anında hissetmemek, hissiz olmak anlamına gelmez. Bazen duygular, fark edilmek için doğru anı bekler. Ve o an geldiğinde, geçmişte yaşananlar ilk kez gerçekten hissedilir.

Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz, 1983 yılında Ankara’da doğmuştur. Psikoloji alanındaki eğitimini tamamlayarak Türkiye’de pedagojik diplomaya sahip nadir uzmanlardan biri olmuştur. Genel psikoloji alanında yüksek lisans yapmış, eğitim sürecinde okul, huzurevi ve hastane gibi farklı kurumlarda stajlar gerçekleştirmiştir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.