Doktorsitesi.com

Ebeveyn Olduktan Sonra Kaybolan Eş Rolü

Psk. Gizem Sevim Karaman
Psk. Gizem Sevim Karaman
31 Aralık 20259 görüntülenme
Randevu Al
Ebeveynlik, hayatın en dönüştürücü deneyimlerinden biridir. Ancak bu dönüşüm çoğu zaman tek bir kimliği büyütürken başka bir kimliği geri plana iter. Anne ve baba rolleri belirginleşirken, eş olma hâli sessizce silikleşebilir. Bu kayıp genellikle fark edilmez; çünkü herkes “normal” olduğunu düşünür. Oysa ebeveyn olduktan sonra kaybolan eş rolü, ilişkilerde derin ama adı konmayan bir boşluk yaratır.
Ebeveyn Olduktan Sonra Kaybolan Eş Rolü

Eşlikten Ebeveynliğe Geçiş Nasıl Olur?

Çiftler çocuk öncesinde birbirleriyle kurdukları ilişki üzerinden tanımlanır. Zaman, ilgi, temas ve paylaşım büyük ölçüde bu bağ etrafında şekillenir. Çocukla birlikte ise sistem değişir. Öncelikler yeniden sıralanır, sorumluluklar artar ve ilişki daha işlevsel bir hâl alır.

Bu noktada ilişki “partnerlikten” çok “ekip arkadaşlığına” dönüşebilir. Kim neyi yapacak, kim yoruldu, kim uyanacak gibi konular ön plana çıkar. Bu düzenleme gerekli ve kaçınılmazdır; ancak eş rolüne alan açılmadığında ilişki yalnızca görev üzerinden ilerler.

Eş Rolü Nasıl Kaybolur?

Eş rolü çoğu zaman bir anda değil, parça parça kaybolur. Önce sohbetler azalır. Sonra temas rutinleşir. Ardından çiftler birbirine daha çok ebeveyn olarak seslenmeye başlar. “Çocuğun ödevi”, “okul”, “uyku saati” derken ilişki dili daralır.

Bu daralma, sevginin bittiği anlamına gelmez. Ancak yakınlığın geri plana atıldığını gösterir. Zamanla çiftler birbirlerini hâlâ önemser ama özlemez hâle gelebilir.

“Bu Dönem Böyle” Düşüncesinin Riski

Birçok çift bu durumu geçici olarak görür. “Çocuk büyüyünce düzelir”, “şimdi sırası değil” gibi düşünceler ilişkiyi ayakta tutan umut cümlelerine dönüşür. Ancak eş rolü uzun süre ihmal edildiğinde, geri dönmek zorlaşır.

Çünkü ilişki yalnızca zamanla değil, temasla canlı kalır. Temas olmadığında alışkanlık artar, bağ zayıflar.

Kaybolan Eş Rolünün Duygusal Sonuçları

Eş rolü geri çekildiğinde, çiftler arasında görünmez bir mesafe oluşur. Bu mesafe çoğu zaman açık bir sorun olarak konuşulmaz. Daha çok içten içe hissedilir. Yalnızlık, anlaşılmama ya da değersizlik duyguları bu dönemde sık görülür.

Bazı çiftler bu boşluğu tamamen işlevsellik ile doldurur. Ev yürür, çocuklar bakımlıdır, düzen vardır. Ancak duygusal temas eksiktir. Bu eksiklik zamanla ilişkide sessiz bir yorgunluk yaratır.

Ebeveynlik ve Eşlik Bir Arada Var Olabilir mi?

Evet, ama kendiliğinden değil. Ebeveynlik çok güçlü bir rol olduğu için eşlik bilerek korunmadığında arka planda kalır. Burada mesele büyük romantik anlar yaratmak değildir. Küçük ama bilinçli temaslar ilişkiyi canlı tutar.

Birlikte çocuk dışı bir konu konuşmak, yalnızca eş olarak yan yana kalınan kısa anlar yaratmak, duyguyu ertelemeden ifade etmek… Bunlar eş rolünün tamamen kaybolmasını engeller.

Suçlamak Yerine Fark Etmek

Bu süreçte çiftlerin birbirini suçlaması oldukça yaygındır. “Artık bana eskisi gibi davranmıyorsun”, “hep çocukla ilgileniyorsun” gibi cümleler gerilimi artırır. Oysa çoğu zaman iki taraf da aynı kaybı farklı şekillerde yaşamaktadır.

Burada önemli olan, kaybolan şeyin ne olduğunu fark edebilmektir. Sorun eşin değişmesi değil; ilişkinin rol dengesinin bozulmasıdır.
 

Ebeveyn olduktan sonra eş rolünün geri plana düşmesi sık yaşanan bir durumdur; ancak kaçınılmaz bir kader değildir. Eş olmak, ebeveynliğin karşısında duran bir rol değil; onun yanında var olabilen bir bağdır.

Eğer bir ilişkide kendinizi yalnızca “anne” ya da “baba” olarak tanımlarken, “eş” kelimesi uzak gelmeye başladıysa bu bir alarm değil; bir fark etme çağrısıdır.

Bazen ilişkiyi yeniden canlandırmak için büyük değişimlere değil, kaybolan rolü yeniden hatırlamaya ihtiyaç vardır.

Yazar Hakkında

Psk. Gizem Sevim Karaman

Psk. Gizem Sevim Karaman

Psikolog ve Aile Danışmanı Gizem SEVİM ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Kocaeli’de tamamlamıştır. Lisans eğitimi için İzmir’de bulunan Yaşar Üniversitesi’nde Psikoloji lisans eğitimine başlamış ve lisansını İstanbul Arel Üniversitesi’nde tamamlamıştır.
Lisans eğitimi süresince kendini geliştirmek adına farklı alanlarda eğitimler almaya özen gösteren hocamız Bilişsel Davranışçı Terapi, Cinsel Terapi ve psikosomatik farkındalığı edinebilmek adına Fizyolojik Psikoloji konusunda kendisini geliştirmiştir.
Psikoloji lisansını tamamladıktan sonra özel bir danışmanlık merkezinde staj eğitimini tamamlarken birçok konuda sertifikalarını almıştır. Hocamız Türk Psikologlar Derneği’ne üye olup mümkün mertebe eğitimlerine katılmaya özen göstererek Psikoloji alanındaki gelişmeleri takip etmektedir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.