Demo annelik

Demo annelik

Aşağıda annelik ile ilgili yaşanan zorlukları anlatan bir kısa öykü paylaşılmıştır.

İki buçuk yaşındaki çocuğu yatağına gelmiş ve tüm tatlılığıyla uyandın mı, diye sormuştu. Annesi kızına uzandı, öptü, hayır tatlım biraz daha uyuyacağım sen git oyuncaklarınla oyna dedi. Kızı yine aynı tatlılıkla tamam deyip içeri gitti. Kadın yüzünde gülümseme ile biraz daha uyumaya çalıştı. Tam uykuya dalacaktı ki anne uyandın mı sesini duydu yine. Biraz gerildi. Uyuyamazdı artık zaten, kalktı ve sakin kalmaya çalışarak uyandım kızım dedi ve kızını öptü. Elini yüzünü yıkadı beraber kahvaltı hazırlamaya gittiler. Her şey hazır, tam başlayacakken kız ayran ver bana dedi. Kadın kalktı, ayranı yaptı, eline verdi. Bir lokma attı ağzına. Kız kaşık ver kaşıkla içeceğim dedi. Annesi elindeki kendi bardağını gösterdi ve bak ben böyle içiyorum sen de böyle kaşıksız başına dikerek içsene dedi ve kız bağırmaya başladı hayııır diye. Annesi tamam tatlım ben sadece fikir sundum, sen kaşıkla içmeyi tercih ediyorsun al kaşık dese de kız başlamıştı bir kere ağlamaya. Anne kahvaltı sofrasına baktı, kızına baktı, bir lokma daha ağzına attı ama tadı kaçmıştı zaten yiyeceklerin. Kızının sandalyesine eğildi, sen kaşıkla içmek istedin ben anlayamadım, sen de üzüldün ve kızdın, şimdi ağlıyorsun dedi. Kız hemen sakinleşti, masadaki peyniri göstererek bu ne dedi, belli ki kendini düzenlemeye çalışıyordu konuyu değiştirerek. Anne bir daha sarıldı, şu an daha sakin görünüyorsun, kahvaltımızı edelim mi dedi. Kız gülümseyerek tamam dedi. Anne kızının sandalyesinin yönünü masaya çevirdi, yerine oturdu ve kızı anında döndürmeee diye ağlamaya başladı. Kadın artık tahammül etmekte zorlanıyordu. Daha on saniye önce yatışmıştı. Sandalyesini hemen eski haline getirdi, sana sormadan sandalyeni döndürdüğüm için üzgünüm, sen böyle oturmak istiyordun dedi ve kucakladı kızını. Kız iyice sokuldu ve biraz ağlamaya devam etti sonra sakinleşti. Kahvaltılarını yaptılar, annenin enerjisi düşmüş, morali bozulmuştu, kızının sorduğu soruları ya yanıtlamıyor ya da kısa cevaplar veriyordu. Kız bir müddet annesinin enerjisini cıvıltılı davranışlarla yükseltmeye çalıştı. Kahretsin ki annenin morali daha da bozuluyordu. Çünkü kızının çabasını görüyor, üzülüyor, neden böyleyim ben, niye kendime gelemedim diye hayıflanıyordu. Neden kızını edebildiği gibi kendini regule edemiyordu?

Sonunda kızı da pes etmiş olmalı ki, onun da modu düştü. Uykusu da gelmişti biraz, ama öğlen uykularını bırakalı neredeyse bir yıl olmuştu ve ne kadar uykusu gelirse gelsin gündüzleri pek uyumazdı ama bazen uyku stres oluştururdu. Bugün de o günlerden biriydi. Telefonunu eline aldı kadın, hemen birkaç şeye bakıp bırakacaktı. O sırada kızının dikkatini telefonda bir şey çekti, gösterdi ve kaldırdı telefonu. Kız yine birden ağlamaya başladı, ben bakacaktııım, kaldırmaaa diye. Annenin son tahammülü de kalmamıştı, çocuğa bağırmamak için içeri gitti ve bedenine odaklanmaya çalıştı. Hızlı hızlı nefes alıyor, kolları karıncalanmış ve gözleri yanıyordu. Ağlamak istedi, birkaç damla aktı, içerden kızının daha da bağıran sesini duyunca gözyaşlarına boğuldu. Anneliğin böyle bir şey olduğunu bilseydi hiç bu işlere girmezdi, her gün böyle krizlerle ne zamana kadar dayanabilirdi. O çocuktu tabii ağlayacaktı, tabii kendisini ifade edecekti, ama ona ne oluyordu da bir türlü kendi duygularına sahip çıkamıyordu? Her şeyde öfke hissetmekten yorulmuştu, annelik bu olamazdı, çocuğunu resmen kendi elleriyle saçma sapan bir hale sokuyordu. Ah ne olurdu sanki birileri kendini uyarsaydı, önce kendini iyileştirseydi de geçmişinin acısı pür öfke olarak çocuğuna dönmeseydi. Hiçbir zaman çocuğunu sorumlu tutmadı bunlardan ama böyle davrandıkça çocuğu kendisini sorumlu hissedecekti. Bir şeyler yapmalıydı… Bir yandan ağlıyor bir yandan bunları düşünüyordu. Keşke anneliğin bir demosu olsaydı da neler yaşayacağını önceden bilip ona göre karar verebilseydi çocuk meselesinde. Bu düşünceler mi, dışarıdaki ağlama sesinin kesilmesi ile bir şey mi oldu çocuğa refleksi mi bilinmez kadının ağlaması durmuş biraz da sakinleşmişti. Hemen kapıyı açtı ve çocuğunun koridorda ağlamaktan uyuyakaldığını görünce yine gözyaşları hücum etti. Kadın gözünde yaşlar ile çocuğu kucakladı ve yatağına yatırdı. Hemen sonra terapistini arayacaktı. Ara verdiği terapisine devam edecek ve bu saçma öfkeye bir son verecekti.

Bu makale 7 Temmuz 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Ayşenur Karakülah

Uzm. Psk. Ayşenur Karakülah, Hacettepe Üniversitesi Psikoloji bölümünde başladığı eğitimini başarıyla tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. Ayrıca Konya Selçuk Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini Aile Danışmanlığı alanında tamamlamış daha sonra da Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi’nde Formasyon Eğitimini tamamlamıştır. Çeşitli belediyelerde Aile Danışmanlığı yapmış üç yıl boyunca özel bir okulda rehber öğretmenliği görevinde bulunmuş ve bu esnada öğrenci Koçluğu eğitimini almıştır. 4 yıl boyunca Psikoterapi Enstitüsü Bayramoğlu Yerleşkesi’nde Psikiyatrist Tahir Özakkaş’tan Bütüncül Psikoterapi Teorik, Formulasyon ve Süpervizyon eğitimleri ile Hipnoz Eğitimlerini, Alp Karaosmanoğlu’ndan Şema Terapi eğitimini almış, oyun terapisi eğitimini de aldıktan sonra çocuk, ergen ve yetişkin danışmanlığı, bunun yanında hamilelik öncesinde ...

Etiketler
Psikoterapi
Uzm. Psk. Ayşenur Karakülah
Uzm. Psk. Ayşenur Karakülah
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube