Ayrılamama Halleri: Toksik Bağlılıkların Psikodinamik Kökleri


Bağlanma ve Ayrılma Korkusu
Bağlanma kuramına göre erken çocukluk döneminde bakımverenle kurulan ilişki, bireyin sonraki romantik ilişkilerinde temel belirleyicidir. Kaçınan, kaygılı ya da dağınık bağlanma stilleri, toksik ilişkilerde kalma eğilimini artırabilir. Özellikle kaygılı bağlanan bireyler, ayrılığı terk edilme olarak algılar ve ilişki ne kadar zararlı olursa olsun orada kalmak, yalnız kalmaktan daha güvenli gelir.
Psikodinamik Kökler
Toksik bağlılık genellikle şu derinleşmemiş duygusal yapılardan kaynaklanır:
- Sevgiyle acının eşleştiği çocukluk deneyimleri
- Değersizlik ve sevilmeme şemaları
- Cezalandırıcı içsel sesler: “Ayrılırsam bencil olurum.”
- Masochistic örüntüler: “Acı çekiyorsam aşk vardır.”
Bu yapılar terapide fark edilmedikçe birey aynı döngüleri tekrarlama eğilimindedir.
Terapötik Müdahaleler
1. Şema Terapi: Özellikle ‘terk edilme’, ‘duygusal yoksunluk’, ‘bağımlılık’ ve ‘öz-kurban’ şemaları üzerinde çalışılmalıdır.
2. İçsel çocukla temas: Bağ kurma çabası aslında geçmişte görülmemiş bir çocuğun çığlığı olabilir. Bu çocukla temas, iyileştirici olabilir.
3. Bağlanma stillerinin fark edilmesi: Danışanın bağlanma örüntüsünü tanıması, ilişki davranışlarını yeniden anlamlandırmasına katkı sağlar.
4. Kendilik sınırlarını yapılandırma: Bireyin “ben” ve “öteki” sınırlarını fark etmesi, toksik etkileşimlerin dışına çıkmasını kolaylaştırır.
Sonuç
Toksik bağlılık, bireyin sadece duygusal değil; kimliksel bütünlüğünü de tehdit eder. Bu bağlar çoğu zaman bir sevgi bağı değil, geçmişten gelen yaraların tekrarlandığı bir sahnedir. Terapötik süreç, bu sahneyi görünür kılarak, danışanın kendi iç gerçekliğiyle sağlıklı bir temas kurmasını ve ilişkilerinde özgürleşmesini mümkün kılar.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz