Anlaşılmak mı, Onaylanmak mı? İlişkide Görülme İhtiyacının İki Yüzü

Anlaşılmak, duygunun görülmesi ve kabul edilmesiyle ilgilidir. Onaylanmak ise davranışın ya da düşüncenin doğru bulunmasını içerir. Bir kişi, “Bunu yapmana katılmıyorum ama ne hissettiğini anlıyorum” dediğinde, anlaşılma gerçekleşir. Ancak onaylanma beklentisi devreye girdiğinde, karşı tarafın farklı bir görüşe sahip olması bile tehdit edici hale gelir.
Onaylanma ihtiyacının yoğun olduğu ilişkilerde, bireyler eleştiriye karşı daha hassas hale gelir. Farklı bir bakış açısı, reddedilme ya da değersizleşme olarak algılanabilir. Bu algı, kişinin kendini savunmasına ya da geri çekilmesine yol açar. İlişki içinde gerçek bir temas yerine, kabul görme mücadelesi başlar.
Bu ihtiyacın kökeni çoğu zaman erken dönem ilişki deneyimlerine uzanır. Duygularının ancak “doğru” olduğunda kabul gördüğü ortamlarda büyüyen bireyler için onay, güvenle eşdeğer hale gelebilir. Bu durumda kişi, anlaşılmaktan çok haklı bulunmaya ihtiyaç duyar.
Psikolojik danışmanlık sürecinde bu ayrımın fark edilmesi önemli bir dönüm noktasıdır. Kişi, her zaman onaylanmak zorunda olmadığını; ancak anlaşılmaya ihtiyaç duyduğunu ayırt edebildiğinde, ilişkideki gerginlik azalır. Karşı tarafın farklı bir düşünceye sahip olması, bağın tehdit altında olduğu anlamına gelmez.
Sağlıklı ilişkilerde taraflar, birbirini her konuda onaylamak zorunda değildir. Ancak duyguların anlaşılması, ilişkinin güvenli bir zeminde ilerlemesini sağlar. Anlaşılmak, “haklısın” demek değil; “seni görüyorum” diyebilmektir.
İlişkiler, sürekli onay arayışıyla değil; karşılıklı anlayışla derinleşir. Görülme ihtiyacı karşılandığında, onaylanma baskısı da zamanla azalır.
Hazırlayan:
Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

