Doktorsitesi.com

Anksiyetenin Sessiz Kardeşi: İyi Hissetme Zorunluluğu Sendromu

Psk. Mustafa Cem Oğuz
Psk. Mustafa Cem Oğuz
10 Haziran 202526 görüntülenme
Randevu Al
Son yıllarda terapist koltuğuna oturan birçok danışan, duygularını anlatırken şunları söylüyor: “Her şey yolunda ama yine de mutlu değilim.” “Mutluyum demeliyim çünkü şikâyet edecek bir şeyim yok.” “Bu kadar şeye rağmen hâlâ karamsar olmak ayıp gibi.” Modern toplumda, özellikle sosyal medya etkisiyle yayılan bir ruhsal salgın var: İyi hissetme zorunluluğu. Ve bu zorunluluk, anksiyete, tükenmişlik ve değersizlik duygularını sessizce besliyor.
Anksiyetenin Sessiz Kardeşi: İyi Hissetme Zorunluluğu Sendromu

Her Şey Yolundaymış Gibi Yapmak

Danışanların çoğu, terapiye geldiklerinde yaşadıkları duygunun “haklı” bir nedeni olması gerektiğine inanır. Bu, toplumsal başarı ölçütlerinin duygusal gerçekliğimizin önüne geçtiğini gösterir. “İyi bir işin var, sağlıklısın, neden bu kadar üzgünsün ki?” gibi ifadeler, kişinin kendi duygusunu küçümsemesine neden olur.

Oysa psikolojide duygular, mantıklı olup olmamalarıyla değil, varlıklarıyla gerçektir.

Sürekli İyi Hissetmeye Çalışmak da Bir Savunmadır

Freudyen bakışla söyleyecek olursak; her daim iyi hissetme arzusu, bir savunma mekanizması olabilir. Bastırılmış öfke, yas, kıskançlık, kırgınlık gibi “kötü” kabul edilen duygular, yüzeye çıkamadıkça beden ve davranışlar üzerinden kendini gösterir.

Bu bireylerde sık görülen belirtiler:

Sürekli başkalarını memnun etmeye çalışma

Aşırı güleryüz ve enerjik olma hali

Gerçek duygulara dokunulduğunda ortaya çıkan ani boşluk hissi

Kendine “yorgunum” demekten bile suçluluk duymak

Terapi Ne Sağlar?

Terapi, sadece kötü duyguların çözülmesi için değil, sahte iyi hissetme hâllerinin sorgulanması için de güvenli bir alan sağlar.

Kişi, ilk kez “bugün hiçbir şey yolunda değil ve ben yine de iyiyim demek istemiyorum” dediğinde gerçek terapötik süreç başlar.

İyilik hali, kendiliğinden gelir. Ona zorla ulaşılmaz.

Sürekli mutlu olmaya çalışmak, uzun vadede kişinin iç sesini bastırmasına neden olur. Bu da içsel yabancılaşmanın temelidir.

Ne Yapabiliriz?

İyi hissetmek zorunda olmadığını fark etmek, ilk adımdır.

Gün içinde “şu an ne hissediyorum?” sorusunu sormak

“Bunu hissetmemin bir nedeni olmak zorunda değil” diyebilmek

Sosyal medya detokslarıyla dış referanslılığı azaltmak

Kendi iç dünyasına karşı daha meraklı, daha yargısız olmak

Sonuç Yerine:

Kendimizi sürekli iyi hissetmeye zorladığımızda, duygusal bağışıklık sistemimizi zayıflatırız. Oysa duygularımızın tamamı —hüzün, öfke, kırgınlık, boşluk— bizim içsel pusulalarımızdır. Onları bastırmak değil, duymak iyileştiricidir.

Mutluluk bir hedef değil, bazen de yan ürün olabilir.

Ama gerçeklik her zaman iyileştirici olandır.

Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Yazar Hakkında

Psk. Mustafa Cem Oğuz

Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz, 1983 yılında Ankara’da doğmuştur. Psikoloji alanındaki eğitimini tamamlayarak Türkiye’de pedagojik diplomaya sahip nadir uzmanlardan biri olmuştur. Genel psikoloji alanında yüksek lisans yapmış, eğitim sürecinde okul, huzurevi ve hastane gibi farklı kurumlarda stajlar gerçekleştirmiştir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.