Anksiyetenin sessiz kardeşi: iyi hissetme zorunluluğu sendromu

Son yıllarda terapist koltuğuna oturan birçok danışan, duygularını anlatırken şunları söylüyor: “Her şey yolunda ama yine de mutlu değilim.” “Mutluyum demeliyim çünkü şikâyet edecek bir şeyim yok.” “Bu kadar şeye rağmen hâlâ karamsar olmak ayıp gibi.” Modern toplumda, özellikle sosyal medya etkisiyle yayılan bir ruhsal salgın var: İyi hissetme zorunluluğu. Ve bu zorunluluk, anksiyete, tükenmişlik ve değersizlik duygularını sessizce besliyor.

Anksiyetenin sessiz kardeşi: iyi hissetme zorunluluğu sendromu

Her Şey Yolundaymış Gibi Yapmak

Danışanların çoğu, terapiye geldiklerinde yaşadıkları duygunun “haklı” bir nedeni olması gerektiğine inanır. Bu, toplumsal başarı ölçütlerinin duygusal gerçekliğimizin önüne geçtiğini gösterir. “İyi bir işin var, sağlıklısın, neden bu kadar üzgünsün ki?” gibi ifadeler, kişinin kendi duygusunu küçümsemesine neden olur.

Oysa psikolojide duygular, mantıklı olup olmamalarıyla değil, varlıklarıyla gerçektir.

Sürekli İyi Hissetmeye Çalışmak da Bir Savunmadır

Freudyen bakışla söyleyecek olursak; her daim iyi hissetme arzusu, bir savunma mekanizması olabilir. Bastırılmış öfke, yas, kıskançlık, kırgınlık gibi “kötü” kabul edilen duygular, yüzeye çıkamadıkça beden ve davranışlar üzerinden kendini gösterir.

Bu bireylerde sık görülen belirtiler:

Sürekli başkalarını memnun etmeye çalışma

Aşırı güleryüz ve enerjik olma hali

Gerçek duygulara dokunulduğunda ortaya çıkan ani boşluk hissi

Kendine “yorgunum” demekten bile suçluluk duymak

Terapi Ne Sağlar?

Terapi, sadece kötü duyguların çözülmesi için değil, sahte iyi hissetme hâllerinin sorgulanması için de güvenli bir alan sağlar.

Kişi, ilk kez “bugün hiçbir şey yolunda değil ve ben yine de iyiyim demek istemiyorum” dediğinde gerçek terapötik süreç başlar.

İyilik hali, kendiliğinden gelir. Ona zorla ulaşılmaz.

Sürekli mutlu olmaya çalışmak, uzun vadede kişinin iç sesini bastırmasına neden olur. Bu da içsel yabancılaşmanın temelidir.

Ne Yapabiliriz?

İyi hissetmek zorunda olmadığını fark etmek, ilk adımdır.

Gün içinde “şu an ne hissediyorum?” sorusunu sormak

“Bunu hissetmemin bir nedeni olmak zorunda değil” diyebilmek

Sosyal medya detokslarıyla dış referanslılığı azaltmak

Kendi iç dünyasına karşı daha meraklı, daha yargısız olmak

Sonuç Yerine:

Kendimizi sürekli iyi hissetmeye zorladığımızda, duygusal bağışıklık sistemimizi zayıflatırız. Oysa duygularımızın tamamı —hüzün, öfke, kırgınlık, boşluk— bizim içsel pusulalarımızdır. Onları bastırmak değil, duymak iyileştiricidir.

Mutluluk bir hedef değil, bazen de yan ürün olabilir.

Ama gerçeklik her zaman iyileştirici olandır.

Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz

Bu makale 10 Haziran 2025 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz

Mustafa Cem Oğuz 29/08/1983  tarihinde Ankara'da doğdu. İlkokul – Orta ve   Lise eğitimlerini Ankarada tamamladı. Psikoloji bilimininden aldığı ilhamla  ruh sağlığını korumak ve iyileştirmek amacı ile yola çıkan  Mustafa Cem Oğuz  Rusya Fedarasyonunda Psikoloji ve Pedagoji Çift anadal  bölümünden mezun olmuştur.Türkiyede Pedagoji diplomalı nadir pedagoglardandır. Sonrasında gene Rusya Fedarasyonunda Genel psikoloji alanında Yüksek Lisansını tamamlamıştır.  Ankara'da yaşamaktadır. Üniversitede okuduğu disiplin içerisinde Türkiye’den Farklı olarak her yıl staj görmüştür. ilk yılında anaokul ve eğitim kurumlarında  – ikinci yılında huzurevi üçüncü yılında hastahane dördüncü yılında Hastanede ruh ve sinir hastalıkları alanında tamamlamıştır. Mustafa Cem Oğuz bu süreçte Bilişsel Davranışçı Terapi ,Hipnoz ,Oyun Terapi ve  Evlilik ve Aile Dan ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
instagram
instagram
youtube
linkedin
instagram
whatsapp
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Uzm. Psk. Mustafa Cem Oğuz
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube