Zor Bir Çocukluktan Sonra Yetişkin İlişkilerinde Ne Olur?

Klinik Psikolog Senem Görç
Klinik Psikolog Senem Görç
17 Haziran 20256 görüntülenme
Randevu Al
Zorlayıcı bir çocukluk, yetişkinlikte ilişkilerimizde izler bırakabilir. Güvenmekte zorlanmak, yakınlığı istemek ama aynı anda ondan kaçmak, kendini hep karşı tarafa göre ayarlamak ya da sürekli onay aramak gibi örüntüler... Bunlar "bozukluk" değil, geçmişte işe yaramış yolların bugüne taşınmış halidir. Bu yazıda, zor bir çocukluk geçiren kişilerin yetişkin ilişkilerinde neler yaşayabileceğini ve bu deneyimlerin nasıl şekillendiğini bulabilirsiniz. İlişkilerde zorlanmak, çoğu zaman bir şeylerin yanlış olduğuna değil, bir zamanlar çok zorlanmış olmaya işaret eder.
Zor Bir Çocukluktan Sonra Yetişkin İlişkilerinde Ne Olur?

Zor Bir Çocukluktan Sonra Yetişkin İlişkilerinde Ne Olur?

Çocukluk, yalnızca yaşamın ilk yılları değil; aynı zamanda insanın dünyayı, ilişkileri ve kendini anlamaya başladığı dönemdir. Bu dönemde sevgi, güven, görülme ve korunma gibi temel ihtiyaçlar yeterince karşılanmadığında, bu eksiklikler yetişkinlikte ilişkilerimizde farklı biçimlerde karşımıza çıkabilir. Peki, zor bir çocukluktan gelen biri, yetişkinlikte ilişkilerde neler deneyimleyebilir?

Güvende Hissetmekle Mücadele

Çocukken yeterince korunmadıysak, yetişkinlikte bir başkasıyla kurduğumuz yakınlık bile tehdit gibi hissedilebilir. Bu, çoğu zaman bilinçli değildir. Bazen çok seven biri uzaklaşmak ister, bazen ilişkiye başlamak korkutucu gelir. İçten içe "Ya beni bırakırsa?", "Ya yeterince iyi değilsem?" gibi düşünceler güven duygusunu zedeler.

Yakınlığa Duyulan Özlem ve Aynı Anda Kaçınma

Zor bir çocukluk geçiren bireyler genellikle iki kutup arasında gidip gelir: Yakınlık kurmaya yönelik güçlü bir istek ve bu yakınlıktan kaçma eğilimi. Kimi zaman biriyle yakınlaşmak huzur verirken, aynı yakınlık fazla gelmeye başlar. İlişkinin yoğunlaştığı yerde, “boğuluyorum” hissi belirebilir. Bu bir çelişki değil; bir zamanlar yakınlığın incittiği bir sistemin doğal tepkisidir.

Aşırı Sorumluluk ve Kendini İhmal

Bazı bireyler, çocukken ebeveynlerinin duygusal ihtiyaçlarını üstlenmek zorunda kalır. Bu "ebeveynleşmiş çocukluk", yetişkinlikte de ilişkilerde sorumluluğu fazlaca üstlenmeye yol açabilir. Karşı tarafın ihtiyaçlarını düşünmek, duygusal dengeyi sağlamak için çabalamak, kendi ihtiyaçlarını arka plana itmek gibi örüntüler gelişebilir.

Güvensizlik ve Sürekli Onay Arayışı

Sevilmeye dair temel bir şüphenin yerleştiği bir çocukluk sonrası, yetişkinlikte sevildiğinden emin olma ihtiyacı yoğunlaşabilir. Bu da ilişkilerde sürekli “Beni seviyor musun?”, “Kızdın mı?” gibi sorulara, sessizlikte kaygılanmaya, ya da ufak uzaklaşmaları terk edilme olarak yorumlamaya neden olabilir.

Tetikleyicilerle Baş Etmek

Zor bir çocukluk geçmişi olan bireyler için bazı ilişki durumları “fazla tanıdık” olabilir. Soğuk bir bakış, geç gelen mesaj, yüksek bir ses... Tüm bunlar çocukluktan tanıdık gelen yaraları hatırlatabilir. Kimi zaman bugünün ilişkisiyle ilgisi olmayan bu tetiklenmeler, kişinin geçmişine dair bir iz taşır.

Peki Bu Ne Anlama Geliyor?

Zor bir çocukluk, ilişkilerde zorluk yaşayacağımızın “kaderi” değildir. Ama geçmişimiz, bugünümüzü anlamlandırmak için güçlü bir bağlam sunar. Bu örüntüler kişinin suçu değil;  sadece bir zamanlar işe yarayan baş etme yollarının bugündeki izleridir. Terapi, bu izleri fark etmek, yeniden anlamlandırmak ve bugün için daha işlevsel yollar keşfetmek için güvenli bir alan sunar.

Her ilişki bir aynadır. Bazen kendimizi, bazen çocukluğumuzu, bazen de iyileşmeye açık bir yanı görürüz o aynada. Ve bu aynaya bakarken yalnız olmak zorunda değiliz.

Etiketler

PsikoterapiGüvensizlikKaygı bozukluklarıDeğersizlik ve suçluluk duygusu

Yazar Hakkında

Klinik Psikolog Senem Görç

Klinik Psikolog Senem Görç

Senem Görç, Psikoloji Lisans eğitiminin ardından Klinik Psikoloji alanında yüksek lisansını
tamamlayarak Klinik Psikolog unvanını almıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.