Zihnin Kısır Döngüsü: OKB Sizi mi Yönetiyor, Siz mi Onu?

Psikolog Gözüyle Bir Bakış
Gün içinde aklınızdan geçen düşünceler bazen sizi sizin kadar şaşırtıyor mu?
Çoğu danışanım ilk seansa şu cümlelerle gelir:
“Biliyorum mantıksız ama yine de içim rahat etmiyor.”
“Kapıyı kapattığıma eminim ama bir ses uğraşmayı bırakmıyor.”
“Ya birine zarar verirsem? Böyle biri değilim ama düşünce aklımı tırmalıyor.”
İşte Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) çoğu zaman bir fısıltıyla başlar. Zihnin içinde beliren, istemsiz, rahatsız edici bir düşünce… Sonra onu bastırma çabası… Ve derken fark etmeden içine girilen bir döngü.
OKB Nedir?
Bilimsel açıdan OKB, beynin tehlike algılama sisteminin aşırı hassaslaşmasıyla oluşan bir durumdur.
Beyin, en ufak ihtimali bile “gerçek ve yakın bir tehdit” gibi algılar.
Obsesyonlar: Kişiyi zorlayan, istenmeyen düşünceler, imgeler veya dürtüler.
Kompulsiyonlar: Bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yapılan tekrar eden davranışlar veya zihinsel ritüeller.
Birçok kişi bunu “takıntı” kelimesiyle açıklamaya çalışır ama OKB günlük hayattaki takıntılardan çok daha derin, çok daha yorucu bir süreçtir.
Kapıyı defalarca kontrol etmek, ellere zarar verecek kadar yıkamak, bir kelimeyi sessizce tekrarlamak… Bu davranışlar bir tercih değil; zihnin zorlamasıdır.
Neden OKB’li Biri Düşüncesine Tam Olarak İnanmaz Ama Yine de Yapmadan Duramaz?
OKB’nin en çelişkili, en yorucu, en anlaşılmayan tarafı budur.
Çoğu kişi düşüncesine %100 inanmaz; hatta çoğu “Bunun saçma olduğunu biliyorum” der.
Ama beynin alarm sistemi, özellikle amigdala, öyle güçlü sinyaller gönderir ki kişi sanki tehlike gerçekten varmış gibi hisseder.
Bir danışanım şöyle demişti:
“Mantıklı yanım gülüyor, ama içimdeki endişeli yanım ölmek bilmiyor.”
Bu iki ses—mantık ve korku—aynı anda var olur. Ve işte bu ikilik, OKB’lilerin neden kendilerini tükenmiş hissettiklerini çok iyi açıklar.
OKB ile Yaşamak Neden Bu Kadar Yıpratıcıdır?
Çünkü OKB sadece bir düşünce bozukluğu değildir; aynı zamanda bir yaşam alanı daraltıcıdır.
Kompulsiyonlar bazen saniyeler, bazen dakikalar, bazen de saatler alabilir.
Zaman kaybı bir yana, kişi duygusal enerjisini de kaybeder.
OKB’nin içsel döngüsü şudur:
Girici düşünce ortaya çıkar.
Kaygı yükselir.
Kişi kompulsiyon yapar.
Kaygı kısa süreliğine azalır.
Beyin “Demek ki bunu yaptığımda tehlike geçiyor” mesajını alır.
Döngü tekrar başlar.
Bu yüzden birçok danışan “Bunun sonu yokmuş gibi hissediyorum” der.
Peki OKB’den Kurtulmak Mümkün mü?
Evet, mümkündür.
OKB sabit, değişmez, kader gibi bir tanı değildir.
Beynin tehdit algısı yeniden düzenlenebilir; kişi düşünceleriyle savaşan değil onları anlamayı öğrenen biri hâline gelebilir.
Zamanla insanlar şunu fark eder:
Her düşünce gerçek değildir.
Her alarm yangın değildir.
Ve her korku, davranışa dönüşmek zorunda değildir.
Zihnin söylediği her söze güvenmek zorunda olmadığını fark etmek, iyileşmenin en önemli adımlarından biridir. Bir düşüncenin varlığı, onun gerçekleşeceği anlamına gelmez. Bazen beyin yalnızca “aşırı korumacı” davranır.
İyileşme süreci, kişinin kendi duygularını tanıdıkça, düşüncelerine mesafe koymayı öğrendikçe, “o sesin” gücünün azaldığını fark etmeye başlamasıyla ilerler.
Kendinizden Bir Şeyler Bulduysanız…
Belki siz de çoğu insanın fark etmeyeceği ayrıntılara takılıyorsunuz.
Belki bir düşünceyi zihninizden kovmak için içinizden gizli ritüeller yapıyorsunuz.
Belki de temizlik, kontrol veya simetri davranışlarını “rahatlamak” adına tekrarlıyorsunuz.
Ve belki de tüm bunları kimse bilmesin diye yıllardır sessizce taşıyorsunuz.
Unutmayın:
Bu düşünceler sizi tanımlamaz.
Bu yaşadıklarınız sizin suçunuz değil.
Bu yalnızca OKB’nin dili ve bu dili çözmek mümkün.
Kendinize karşı anlayışlı ve merhametli olmak, iyileşme yolunun ilk ve en kıymetli adımıdır.
Sevgiler.
Psk. Cansu KARAMAN ASLAN




