ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI

ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI
Üst solunum yolu enfeksiyonları bakteriler veya virüsleri neden olduğu burun boğaz ve sinüslerin iltihaplanması sonucu; boğaz ağrısı, burun akıntısı, hapşuruk, öksürük, ses kısıklığı kas ağrıları, baş ağrısı ve ateş ile seyreden enfeksiyonlardır. Bu enfeksiyonları %90 ı 1-2 hafta içinde kendiliğinden iyileşir. Bu enfeksiyonlara neden olan virüsler Rinovirüsler (sıradan üşütme), Respiratory Sinsityal virüsler, İnfluenza, Para influenza, Corona virüsler ve Human metapneumovirus (hMPV) lerdir.
Sıradan üşütme çoğunlukla 1-2 gün süren boğazda acıma yanma ve buna eşlik eden hapşuruk, burun akıntısı, gözlerde yaşarma ve akma ve zaman zaman olan öksürük ile seyreder. Bu hastalık eğer altta yatan bir kronik hastalık yok ise, 65 yaşın üzerinde veya 1 yaşın altında değil iseniz, kanser ve romatolojik hastalıklar gibi bağışıklığı baskılayan bir durum söz konusu değil ise 1 hafta içerisinde kendiliğinden geçer. Bu süre içinde hafif seyirli 38 derecenin altında ateş, baş ve kas ağrıları eşlik edebilir ancak bunların çoğu parasetamol ve ibuprufen gibi ağrı kesiciler içince çoğunlukla çabucak geçer. Bazen öksürük 2 haftaya kadar azalan şiddette devam edebilir.
İnfluenza dana çok aniden yüksek ateş ve kas ağrıları ile başlar. Üşüme titreme ile gelen ateş ve ani başlangıç hastaları korkutur. Buna daha sonraları boğaz ve burun ve öksürük şikayetleri eklenir. İnfluenza enfeksiyonu da ister influenza A isterse B olsun yine altta yatan bir kronik hastalık ve bağışıklığı baskılayan ek hastalık yok ise vücudun kendi bağışıklık sistemi tarafından kontrol altına alınabilir. Ateş genellikle 3 gün sürer. Burun akıntısı geniz akıntısı ve öksürük gibi yakınmalar 1-2 hafta içinde geriler. Bazen influenzaya baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı ve ishal semptomları eşlik edebilir. Bunlar da çoğu zaman basit ilaçlar ile kontrol altına alınır.
Korona virüsler de tıpkı İnfluenza gibi başlayabildiği gibi sıradan üşütme gibi de başlayabilir. Korona virüs enfeksiyonları pandemi anında net bir şekilde gördük ki kişiden kişiye değişen klinik bulgular gösteriyor. Bazı kişiler hiç fark etmeden basit üşütme tat -koku kaybı ile atlatabildiği gibi bazıları da aşırı tetiklenmiş immün yanıt nedeni ile kendi akciğer dokusuna karşı artmış immün taarruz nedeni ile solunum yetmezliği yaşayabiliyorlar. Ağır hastalık daha çok altta yatan metabolik sendrom, obezite kötü beslenme, altta yatan kronik hastalık varlıklarında görüldü ve görülüyor. Ama toplumda artık gerek aşılarla gerek doğal bağışıklama ile oluşan antikorlar Corona virüs ailesini de vücudumuzun tanımasına ve ona doğru bağışıklık yanıtı oluşturmasına olanak sağladı gibi görünüyor.
Hafif seyreden bir üst solunum yolu enfeksiyonu için çoğunlukla doktora gitmeye gerek yoktur. Basit önlemler ile hastalığı evde kendiniz katlanabilir hale getirebilirsiniz. Bunun için boğaz ağrısı başladığında ılık tuzlu sirkeli su ile hazırlanmış gargara ile (1 su bardağı ılık suya 1 çay kaşığı tuz 1 yemek kaşığı sirke) ile boğazınızı çalkalayabilir, bal limon ve zencefil ile hazırlanmış çaylar yapıp günde 2-3 fincan tüketebilir ve parasetamol içeren ağrı kesiciler alabilirsiniz. Burun ve geniz akıntısı ve burunda tıkanıklık yaşam kalitenizi bozacak seviyeye ulaştı ise dekonjestan dediğimiz ilaçları içeren soğuk algınlığı ilaçları kullanabilirsiniz. Ancak burada bir not düşmek istiyorum dekonjestan ilaçların tansiyonu yükseltici etkisi olduğu için Kalp ve Hipertansiyon ve Diyabet hastalığınız var ise siz bu ilaçları doktora sormadan kesinlikle kullanmayın.
Eğer ateşiniz 38.9 derecenin altında kalıyorsa parasetamol ile hemen düşüyor ise ve 3 günden kısa sürdü ise bu hastalık için doktora gitmenize ve ek tedavi almanıza gerek yoktur zaten vücudunuzdaki bağışıklık sistemi virüsü tanıyıp kısa sürede ona karşı antikor geliştirip iyileşmenizi sağlayacaktır. Burada çok aceleci davranmak daha boğaz ağrısı aşamasında doktora başvurup gereğinden fazla ilaç kullanmak virüse karşı kalıcı bağışıklık mekanizmalarının devreye girmesini engelleyecek ve sizin aynı virüs ailesi ile o yıl içinde defalarca aynı şiddette hastalanmanıza neden olacaktır. Kullandığınız çoğu ilacın ve hatta damardan aldığınız vitaminlerin size aslında plasebo etkisi dışında bir faydası yoktur hatta erken başlanmış anti inflamatuar tedavi antikor oluşum mekanizmalarını durdurmaktadır.
PEKİ NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURMALIYIZ? HANGİ DURUMLAR HASTALIĞIN AĞIR SEYREDECEĞİNİN HABERCİSİDİR?
Öncelikle 65 yaşın üstünde ve 1 yaşın altında iseniz, eşlik eden şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp hastalığı, kanser hastalığı ve romatolojik hastalığınız var ise, organ nakli yaşamış ve bağışıklık baskılayıcı ilaçlar kullanıyor iseniz aile hekiminize daha hastalığınızın başında başvurup öneriler alabilirsiniz.
Devam eden günlerde; ateşiniz 3 günden uzun sürdü ise, öksürük yakınmanız giderek şiddetleniyor ve balgam miktarı artıyor ise ve gece öksürüğü uykunuzu bölüyor ise, kas ağrıları ve titrememeler 3 günden uzun sürdü ise doktora başvurup ek ilaçlar kullanmanız gerekiyor demektir. Uzamış hastalık genellikle viral başlayan enfeksiyona bakterilerin eşlik ettiğini veya üst solunum yollarına ek olarak akciğerlerin iltihaplanmaya başladığını gösterir.
Bazen ek hastalığı olmayan genç bireyler de de bu hastalığı olduğundan ağır seyreder görebiliyoruz. Bunun nedeni bu kişilerin altta yatan vitamin D eksikliği ve kötü beslenme alışkanlıklarının olmasıdır. Kötü beslenmeden kastımız anti oksidan gıdalar olan meyve ve sebze tüketiminin azlığıdır. Maalesef yoğun mesailerde çalışan genç nüfusumuz fastfood dediğimiz hazır gıda ve ultra işlenmiş gıdaları daha fazla tüketiyor. Bu da onların hastalık anlarında mikroplarla savaşacak vitamin ve mineral eksikliği nedeni ile güçsüz ve takatsiz düşmesine neden oluyor. Sonra hastalık anında koşa koşa vitamin takviyelerine başlıyorlar. Oysa bilimsel araştırmalar çok net ortaya koymuş ki hastalık anında kısa süreli vitamin takviyelerinin o hastalığın seyrine ek katkısı olmamaktadır.
PEKİ ENFEKSİYON HASTALIKLARINA YAKALANMAMAK MÜMKÜN MÜ?
Aslında ortamda yakın temas ettiğimiz kişilerde bulaşıcı bir enfeksiyon var ise biz de o mikro organizma ile mutlaka karşılaşırız. Doğru hijyen ve mesafe kurallarına uyulduğunda mikro-organizmayı vücudumuzdan uzak tutabiliriz. Ancak onu kendimizden uzak tutamadı isek ona verdiğimiz tepki onunla mücadele için gerekli teçhizatımızın uygunluğu ve yeterliliği ile ilgilidir. Sağlıklı beslenme düzenli egzersiz ve yeterli uyku ile güçlendirilmiş bir bağışıklık sistemi bu zararlı mikro organizmaları daha ilk karşılaşma anında tanır öldürür ve bizde hastalık yapacak kadar çoğalmasına güçlenmesine izin vermez. Eğer bir şekilde patojen mikroorganizma bizde hastalık başlattı ise immün- bağışıklık mekanizması devreye girer onu alır işler tanımlar ona özel antikoru geliştirir ve hafızaya alır ve bir daha o patojenle karşılaştığınızda onun sizde hastalık yapmasına izin vermez. Bu antikor gelişim mekanizmalarının sağlıklı işlemesi ve çalışması gerekir. Bazen kullanılan aşırı ve gereksiz anti-inflamatuar ilaçlar, antibiyotikler bu mekanizmayı bozar ve aynı sene aynı mikro organizma ile tekrar tekrar hastalanmanıza neden olur.
Üzülerek söylemek istiyorum ateşli anlarınızda acillere gidip aldığınız atom serumları işte tam da bu sağlıklı bağışıklık yanıtın bozulmasına neden oluyorlar. O nedenle sanırım acil servislerin yeşil alanlarının yoğunluğu ülkemizde hiç azalmıyor.
Özet olarak söyleyebiliriz ki bir enfeksiyona yakalandığınızı düşünüyor iseniz önce 3 gün o hastalığa vücudunuzun nasıl tepki vereceğine bir bakın. Şikayetlerinizin azalarak devam ediyor sizi yatırmıyor ise doğal bağışıklık süreciniz sağlıklı ilerliyor demektir. Hastalık anlarında elinizden geldiğince dinlenin, bol sıvı gıda alın sebze ve meyve tüketiminize ağırlık verin, sağlıklı beslenin, günde 2-3 ü geçmeyecek şekilde basit ağrı kesiciler alın ve mutlaka yeterli uyumaya çalışın. Hastalığa hazır olmadığınızı size hatırlatan bir yaşam ve beslenme şekliniz var ise doktorunuza başvurun gerekli tetkik ve incelemeler sonrası size sunulan önerilere göre yaşam tarzınızı değiştirin ve gerekli ilaçları kullanın.http://www.emelyigitkarakas.com


